Çok derin ve anlamlı olan bu kavramı zaman zaman derin siyasi, tarihi ve felsefi sohbetler yaptığımız değerli dostum Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Hakan Ünser’den duydum ve onunla bu konu üzerine kısa bir sohbet yaptık.
Sivil Milliyetçilik kavramı size de genellikle askeri güç ve makamlar ile birlikte anılan milliyetçi ideoloji ile çelişkiliymiş gibi gelebilir, olmaz öyle şey diyebilirsiniz.
Doğru milliyetçi liderler olarak ezberlediğimiz Hitler ve Mussolini gibi diktatörler hep sahip oldukları askeri güç ve cafcaflı üniformalar içindeki görünümleri ile hatırlanır.
Askeri kariyerine onbaşı olarak başlayan Hitler’in 2. Dünya savaşı sırasındaki başkomutanlığı ve verdiği üniformalı görüntüler herkesçe malumdur.
İtalyan Diktatörü Mussolini’de Hitler gibi 1. savaşta piyade olarak görev yapmıştı ve rütbesi “Caporale” yani onbaşıydı. Mussolini kariyerini Primo Maresciallo dell’Impero (İmparatorluğun Baş Mareşali) ünvanına sahip olarak noktaladı.
Milliyetçilik denilince akla hemen Hitler ve Mussolini gibi örnekler, göğsü madalya dolu üniformalı figürler geldiği için milliyetçi ideolojiyi sivil bir ideoloji olarak algılamak pek öyle kolay olmamaktadır.
Oysa en temelde milliyetçilik sivil bir ideolojidir çünkü milliyetçi ideoloji milletin egemenlik hak ve özgürlüklerini savunmaktan ibarettir bu manası ile de sivil kavramı ile bire bir örtüşür.
Malum sivil denildiğinde, asker ya da din adamı olmayan, halktan insanlar kastedilir. "Sivil kıyafet" denildiğinde ise üniforma ya da resmi kıyafet dışındaki halkın kullandığı normal giysiler akla gelir...
Milliyetçi ideoloji ise halkın, sıradan halkın egemenlik hak ve özgürlüklerini savunmaktan ibarettir!
Bu manada sivillik ile milliyetçilik bire bir örtüşmekte değil midir?
Böyle düşünerek milliyetçilik sivil bir ideolojidir dersek haksız mı oluruz?
Bakın gelin milliyetçiliği Hitler ve Mussolini gibi kişiliklerin gölgesinden kurtaralım, onların yaptıkları ve söylediklerinden hareketle milliyetçi ideolojiyi yaftalamayalım.
Ben burada size onlardan çok daha önemli birinden bahsedeceğim: Mustafa Kemal Atatürk!
Mustafa Kemal çok iyi bir asker olmasının yanı sıra çok iyi bir teorisyendir de. Mustafa Kemal milliyetçi ideolojiyi ete kemiğe büründürerek devlet ideolojisi haline getirip bu ideoloji üzerine bir devlet inşa edebilmeyi başarmış önderdir.
Osmanlı’da egemen güç olan Padişahlar uhdelerinde hem dünyevi ve hemde uhrevi gücü bulunduran dini ve askeri kimlikli kişilerdir. Bu manada Osmanlı gibi hanedan devletleri askeri ve dini egemenlerin hükmündeki siyasi yapılardır.
Mustafa Kemal ise Samsun’a çıktıktan sonra yapacağı iş büyük bir askeri operasyon içerdiği halde üniformasını çıkarıp sivil kıyafet giymiş bütün bir kurtuluş ve kuruluş mücadelesini meclis çatısı altında ve anayasal düzen içinde sürdürmüştür.
Çok başarılı, aldığı her rütbeyi hakkı ile elde etmiş bir asker sivilleşip bütün bir kuruluş ve kurtuluş mücadelesini sivil bir liderlik ile yürütmüş milliyetçi ideoloji üzerine bir devlet inşa etmiş değil mi?
Peki biz niye bu örneği sahiplenmiyor, bu örneği anlatmıyoruz?
İşte tam sivil milliyetçilik kavramını açık ve net olarak izah eden örnek budur.
Milliyetçiliği askeri ve resmi bir kalıba sokmaya çalışan zevata lütfen bu örneği veriniz milliyetçilik eninde sonunda resmi değil sivil bir harekettir görsünler.
Halk egemenliği temelinde kurulan milliyetçi ideolojiye ve dolayısıyla milli egemenlik hak ve özgürlüklerine düşman olan egemenlik biçimlerini de aşağıda sıralıyorum:
1- Hanedan egemenlikleri
2- Dini egemenlikler
3- Diktatör egemenlikleri
Dikkat ederseniz milli egemenlik hak ve özgürlüklerine düşman bu egemenlik biçimlerinin tamamı sivil halkın dışındadır resmidir ve neticede sivil milliyetçilik kavramını destekler niteliktedir.
Bu makaleyi 3 Mayıs Türkçüler gününü kutlayan Türk Milliyetçilerine onları düşünmeye sevk etmek üzere armağan ediyorum.