Sosyal medyamda, Sırrı Süreyya Önder için: “İki dağın arasında kalmışım’ doğru bildiklerimizle dayatılanlar arasında kalmak bizi sağlığımızdan ediyor. Sağlıkla aramıza dönmen sevenlerini mutlu edecektir. Umutla bekliyoruz güzel insan,” demiştim. Bunu üzerine hiç beklemediğim insanlardan “geçmiş olsun” yönünde olumlu yorumlar aldım, hiç beklemediğim insanlardan da hiç gereksiz, olumsuz en azından rahatsızlık geçirmiş, hastanede yatan bir insana söylenmeyecek yorumlar aldım.

Biz insana, canlıya, doğaya olan sevgimizi ne zaman tükettik. İnsanları, düşüncelerinden ya da söylediği bir söz üzerinden eleştirmeyi de öte geçip hırpalar olduk. Sosyal medya paylaşımlarına ve onun üzerinden yapılan yorumlara baktığımda olumsuz tavır takınanların büyük çoğunluğu, “Ben ne zaman konuşmuşsam bedel ödemişimdir. Cumhuriyetin ne hayrını görmüşüm?” dediği için, bu iki cümle üzerinden eleştiriyor ve karşı çıkıyor. Elbette konuşması bu iki cümleden ibaret değil, öncesinde ve devamında bu söylediklerini neden söylediğinin altını dolduruyor.

Önder’in konuşmalarını dikkatle, zevkle ve merakla dinlerim. Soyut, içi boş tek kelime kullanmaz, en çok da esprileriyle deyim yerindeyse, “taşı gediğine koyar”

Mealen:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşmasında Önder’e soruyor:

-Kaç çocuk var Sırrı?

-Bir çocuk, bir de torun

-Olmadı şimdi Sırrı çok az

-Efendim cezaevinde yatmaktan, çocuk yapmaya zamanımız olmadı ki.

Kısacası; kimseye karşı kırıcı olmayan, hep alttan alan, sanatta, siyasette başarılı olan bir insana bu kadar saldırmak neden?

“Hatasız kul (insan) olmaz” sözü her insan için geçerlidir. Sosyal medyada ahkâm kesenlere, olur olmaz şeylere, bilir bilmez ateş püskürenlere sormak gerek, gerçekten kusursuz insanlar mısınız? ya da her yanlış bulduğunuzu dile getirebilecek kadar yürekli insanlar mısınız?

Kaldı ki Önder’in yaptığı gayet normal. Savunduğu, doğru bulduğu düşünceleri söylüyor, sonucuna da katlanıp bedelini ödüyor. Bazı kişilerin Önder’in bu bağlamdaki konuşmalarını ya bilerek çarpıttığını ya da anlamadığını tahmin ediyorum. Hele bir grup var ki:

Nazım’ın dediği gibi:

“Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim

Akar suyun meyve çağında ağacın

Serpilip gelişen hayatın düşmanı.

Bursa’da havlucu Recebe

Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan’a düşman

Fakir köylü Hatçe kadına ırgat Süleyman’a düşman

Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman

Vatan ki bu insanların evidir, sevgilim onlar vatana düşman!”

Onları hiç ciddiye almıyorum.

Şahsen, Önder’in sözlerinin cumhuriyet dönemindeki yönetimlerin/hükumetlerin eksiklerine bir eleştiri olarak düşünenlerdenim. Etik içerisinde kalarak, herkes yaşadığı toplumdaki eksiklikleri, aksaklıkları eleştirilebilir, hiçbir yönetim biçimi tabu değildir, eleştirilemez değildir.

Toplumda, her anlamda bozulan denge maalesef duygu ve düşüncelerimize de sirayet etti.

Bir söz vardır “Kör ölür badem gözlü olur” diye. Eskilerde, yatağa düşenin, toprağa düşenin ardından kimse kötü söz söylemez, kötü gördüğünün üzerini kapatır, iyi söz söylerdi hatta iyi yönde abartırdı bile. Şimdi, yatağa ya da toprağa düşenin kalanlarıyla çıkar ilişkisi varsa, ya da bulunduğu toplumda çoğunluk nasıl anıyorsa o yönde tavır alıyor, söz söylüyor. Körü badem gözlü, badem gözlüyü de kör edebiliyor.

Sırrı Süreyya Önder, örgütlü bir yapının içinde olmasından kaynaklı olarak, verilen her görevi seve seve üstlenmiştir. Barış çabası denenmiş, sonuç alınamamış olsa da tekrar denenecek olması yeni bir umut ışığı olarak görülmüştür. Önder de bu çalışma içinde yer almıştır. Buna, barış duvarına bir tuğla koyuyor diye, teşekkür edilmesi gerekirken güya “terör(ist)e karşı olmak adına” barış çabasında bulunan bir insanı linç etmeye kalkan bir akla ne denilmeli!..

Elbette herkes kendince doğru bildiğini söyleyecek ancak insanlar üzerinde konuşurken biraz daha insani olmak yani: Ne söylemeye çalıştığını anlamaya çalışmak, yanlış diye düşündüğümüz varsa, doğrusunu önermek, bir de düşene vurmasak iyi ve erdemli insan olma yolunda adım atmış olur, gelecek kuşaklara onurlu bir toplum miras bırakırız kanaatimce.

Son bir cümle ile yazımı sonlandırmak istiyorum. Bizim ülkemiz tek, bir başka ülkemiz yok. Bir başka ülkeye ne gidebiliriz ne alırlar ne de rahat edebiliriz. O nedenle Ülkemize, doğamıza, insanımıza, barışa, kardeşliği, demokrasiye, eşit yurttaşlık hakkına sahip çıkmak, içinde yaşayan tüm renklerle barış içinde yaşamak zorundayız.

Sırrı Süreyya Önder’e sağlık dileğimle…