Sanıyorum bu kavramı ilk defa duyuyorsunuzdur, Türkiye’de, yüksek enflasyonun marketlerde satılan ambalajlı ürünlere etkisi ya fiyatların...
Sanıyorum bu kavramı ilk defa duyuyorsunuzdur, Türkiye’de, yüksek enflasyonun marketlerde satılan ambalajlı ürünlere etkisi ya fiyatların ciddi yükselmesi ya da fiyatlar az artmış veya değişmemişse paketli ürünlerin küçültmesi şeklinde gözlemleniyor. Benzer bir etki ABD’de de gözleniyormuş, market fiyatlarının aynı seviyede kaldığı ancak ürünlerin küçüldüğü duruma ABD’li tüketiciler “shrinkflasyon” adını vermişler. Yani paranızın karşılığında fark etmeden daha az ürün alıyor ama fiyatların yükseldiğini fark edemiyorsunuz.
Son zamanlarda bu Türkiye’de market raflarında ambalajlı ürünlerde çok ama çok sık gözlemlenen bir durum oldu. Özellikle de 350 ya da 650 gram gibi küsuratlı ağırlık birimleri seçilince tüketicinin hesap makinesi kullanmadan kilo fiyatını bulması kolay olmuyor. Tamam, birçok etikette kilogram fiyatının yazılması yasal bir zorunluluk ama o kadar küçük yazılıyor ki dikkat çekmesi bir yana okunması bile çoğu zaman mümkün olmuyor. Ülkemizde ekmek de adet ile satılan tüketim ürünlerinden ama ekmeğin de gramajı ile sürekli olarak oynanıyor ve adet fiyatı fazla artmazken kilogram fiyatı bu gramaj oyunu ile tüketici hiç fark etmese de son derecede ciddi oranda artıyor.
Bu paketleme oyunları aslında tüketiciyi aldatmaya yönelik bir pazarlama stratejisidir tüketici farklı firmaların ürünlerini karşılaştırmakta zorlanıyor tercihini aldanarak yapabiliyor ve daha pahalıya satılan ürünü alabiliyor.
Ticaret bakanlığı bu konuyu ele almalı ve ambalajlı olarak satılan ürünlere hesap yapmayı kolaylaştıracak bir standart getirmeli, küsuratlı ambalajları tüketiciyi yanıltıcı davranış olarak kabul edip engellemelidir.
Türkiye’de enflasyon çok yüksek, hiperenflasyon seviyesinde öyle ambalajlardaki gramaj oyunları ile kolay kolay gözlerden gizlenebilecek bir şey değil ama gene de tüketiciyi yanıltıcı bu tip yöntemler uygulanıyor ve kamu otoritesi de buna göz yumuyor ne yazık ki.
Paranın satın alma gücünü hızla yitirdiği maliyetlerin hızla yükseldiği bu noktada üreticilerin ve satıcıların zam yapmaması elbette mümkün değildir ama bu gerçek fiyatın müşterilerden gizlenmesine yönelik sahtekârlıklara da başvurmayı gerektirmez, dürüst bir tüccar için daima şeffaf olmak doğruyu söylemek gerekir.
Bu tip yöntemler ile algıyı etkilemek ve rekabette avantaj sağlamaya çalışmak hiçbir şekilde kabul edilemez.
Bu tip önlemler belki halkın enflasyon algısını biraz düşürür ama elbette ki enflasyonu da hiçbir şekilde önlemez hatta halkın enflasyon algısının düşmesi iktidara yeterli tepkiyi göstermemesine neden olur ve enflasyon ile mücadeleyi sekteye dahş uğratabilir.
Bu yüzden siz siz olun, markette ambalajlı ürün alırken dikkatle kilogram ya da litre fiyatlarına bakın, ürün fiyatı ile değil kilogram fiyatı ile karşılaştırma yapın ve alacağınızı öyle satın alın.
Elbette bütün bunlar geçici günlük önlemler asli olarak enflasyonun iktidar tarafından taammüden, bilinçli olarak yaratılan bir ekonomik olgu olduğunun farkına varmak ve buna itiraz etmek gerekir. Eğer siz vatandaş olarak iktidardan bunu talep etmezseniz iktidar enflasyon yaratarak durumu idare etmekten ve yükümlülüklerinden kurtulmaktan hiçbir şekilde kaçınmayacaktır.
Enflasyon yaratmak zorunda kalmış ya da enflasyon yaratmayı tercih etmiş bir iktidarı enflasyon ile mücadeleye zorlamanın tek yolu halkın bu konudaki farkındalığını artırmak ve itirazını yükseltmekten geçer. Seçimlere girmek ve oy almak zorunda olan bir politikacı bu itiraza kayıtsız kalamayacaktır.
Şunu biliyoruz enflasyon ile mücadele halka acı veren daraltıcı ekonomik politikalar uygulamayı gerektirir ve buda politikacılarda oy kaygısı yaratır ve bu yüzden de enflasyon ile mücadele edecek politikalar uygulamaktan kaçınabilirler. Fakat eğer halk enflasyonu iktidarın bilinçli olarak yarattığını anlar ve buna son derecede sert bir tepki koyarsa bu durum ilk tepkiyi etkisizleştirebilir, işte ancak ondan sonra enflasyon ile mücadele başlayabilir.