Sureti haktan görünerek Cumhuriyetimize saldıranlar genellikle “bu nasıl bir cumhuriyet, tek partili demokrasi olur mu?” diyerek eleştirilerine başlamaktadır. Hani mübareklerin savunduğu düzenler demokratik olsa, insan hak ve özgürlükleri ile halkın egemenlik hak ve özgürlüklerini savunsa hiç gam çekmeyeceğim, amma ve lakin söze böyle başlayanların tamamı ya arkaik teokratik monarşi ya da diktatörlükleri savunuyor.

Partiler konusunu irdelediğim yazı dizimin önceki bölümlerinde önce tarihteki ilk gerçek cumhuriyet olan Amerika’yı, sonrasında gelen Fransa ve SSCB’yi bu açıdan irdelemiştim.

Pek bilmeyiz ama Latin Amerika’daki kaotik cumhuriyetimsi yapıları saymazsak Türkiye Cumhuriyeti tarihte kurulan dördüncü büyük Cumhuriyettir, Türk Devrimleri ise tarihin en büyük devrimidir.

Fakat sadece bu kadar da değil; Türkiye Cumhuriyeti aynı zamanda batı uygarlığına dahil olmayan bir halkın kurduğu ilk Cumhuriyettir de.

Türkiye Cumhuriyeti bu özelliği ile diğer doğu halklarında “Türkler başardı, biz de başarabiliriz” düşüncesinin oluşmasına önderlik etmiştir.

Peki, bizim ülkemizde kurtuluş ve kuruluş sürecinde Hükûmet ve parti sistemi ne şekilde oluştu?

23 Nisan 1920'den sonra Türkiye’de Hükûmet sistemleri tarihsel olarak şu şekilde gelişmiştir:

Meclis Hükümeti Sistemi (1920-1923):
23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılmasıyla başlayan dönemde, yönetim "Meclis Hükûmeti" sistemiyle yürütülmüştür. Bu sistemde, TBMM hem yasama hem de yürütme yetkilerini elinde bulunduruyordu. Hükûmet, meclis tarafından seçilen vekillerden oluşuyor ve doğrudan meclise karşı sorumlu oluyordu. Bu dönemde, 1921 Anayasası ile ulusal egemenlik ilkesi benimsenmiş, ancak henüz cumhuriyet resmen ilan edilmemişti. Yönetim, Kurtuluş Savaşı koşullarına uygun olarak merkezi ve esnek bir yapıda işliyordu.

Parlamenter Cumhuriyet Sistemi (1923-2018):

    • Tek Partili Dönem (1923-1950 ): 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanıyla, 1924 Anayasası kabul edilerek parlamenter sistem resmileşti. Bu dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetimde tek parti olarak bulunmuş ve Hükûmet sistemi, meclis çoğunluğuna dayalı bir parlamenter yapıda devam etmiştir. Yürütme, başbakan ve bakanlar kurulu tarafından yönetiliyordu.
    • Çok Partili Dönem (1950-2018 ): 1950’de Demokrat Parti’nin (DP) seçimi kazanmasıyla çok partili sisteme geçildi. Bu dönemde, parlamenter sistem temelinde Hükûmetler, meclisten güvenoyu alarak görev yaptı. 1961 ve 1982 Anayasaları, parlamenter sistemi güçlendiren düzenlemeler getirdi. Ancak bu dönem, 1960, 1980 darbeleri ve 1997 postmodern darbesi gibi askeri müdahalelerle kesintilere uğradı. Yine de sistem, yasama ve yürütmenin ayrıldığı, başbakanın Hükûmetin başında olduğu bir parlamenter demokrasi olarak işledi.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (2018-Günümüz):
16 Nisan 2017 referandumuyla kabul edilen anayasa değişikliğiyle, 2018 genel seçimlerinden itibaren Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçti.

Size belki şaşırtıcı gelecek ama bu dört cumhuriyeti karşılaştırdığımızda kuruluş süreci sonrası en istikrarlı yapı Türkiye Cumhuriyetindedir.

Amerika Birleşik Devletleri kuruluşundan 85 yıl kadar sonra 4 yıl süren ve 600 -700 bin insanın öldüğü çok kanlı bir iç savaş yaşadı. Dahası Amerikan halkının önemli bir bölümünü oluşturan kadınlar ve zenciler tüm demokratik haklarına çok daha geç kavuştu. Zenciler her ne kadar 1870 yılında yapılan 15. Anayasa değişikliği ile resmen oy kullanma hakkına sahip olmuş olsalar da ancak 1965 yılında yapılan Oy Hakkı Yasası (Voting Rights Act) ile pratikte de bu hakka sahip oldular. Kadınlar ise ancak 26 Ağustos 1920 tarihinde yapılan 19. Anayasa Değişikliği ile seçme ve seçilme hakkına kavuştu.

Fransa’da işler daha da karışık, Fransız Devrimi’nden bu yana Fransa’da yönetim sistemleri şu şekilde özetlenebilir:

Mutlak Monarşi (1789 öncesi)

Anayasal Monarşi (1789-1792)

Birinci Cumhuriyet (1792-1804)

Birinci İmparatorluk (1804-1814/1815)

Restorasyon Monarşisi (1814-1830)

Temmuz Monarşisi (1830-1848)

İkinci Cumhuriyet (1848-1852)

İkinci İmparatorluk (1852-1870)

Üçüncü Cumhuriyet (1870-1940)

Vichy Rejimi (1940-1944)

Geçici Hükümet (1944-1946)

Dördüncü Cumhuriyet (1946-1958)

Beşinci Cumhuriyet (1958-günümüz).

Fransa’da süreç çok kanlı ve kaotik olmuştur istikrar ancak yeni yeni sağlanabilmiştir.

SSCB ise kuruluşundan yaklaşık 70 yıl sonra dağılmıştır. SSCB kuruluşundan sonra tarihin gördüğü en sert ve kanlı diktatörlüklerden birine dönüşmüş, bütün zenginlik ve askeri gücüne rağmen varlığını ancak 70 yıl sürdürebilmiştir.

SONUÇ: Tüm bu ülkeleri karşılaştırdığımızda kuruluş süreçleri genellikle partisiz meclis ya da kongre süreçleri ile başlamış, parlamentolar kurulduktan sonra, hatta epeyce sonra partiler ortaya çıkmıştır. Her dört ülkede de kuruluşta tek bir partinin dominant olduğu bu ülkelerden sadece bazılarında çok partili sisteme geçilebildiği görülmektedir.

Örneğin; Amerika’da çok partili sisteme 16 yıl, Türkiye’de 27 yıl, Fransa’da ise ancak devrimden 81 yıl sonra geçilmiş, SSCB’de ise yıkılışa kadar geçilememiştir.

Bu devletler arasında kaotik ve kanlı süreçler yaşanmadan, bir iç savaşa sürüklenmeden çok partili yaşama geçebilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti dikkat çekmektedir.

İşin açığı bizim coğrafyamızda Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü gibi eşine ender rastlanır büyük devlet adamları sayesinde Teokratik Mutlaki Monarşiden Cumhuriyet rejimine geçiş büyük bir kaos yaşanmadan, çok kansız ve istikrarlı olmuştur, bu gerçeğin farkında olmamız ve bu önderlerin kıymetini bilmemiz gerekir.