Şair Olcay Kılıç’ın “Sıradaki Şiir SANA Gelsin/şiirzede” isimli şiir kitabı, tam anlamıyla “yaşadıklarımı yazdım” sözünün ete kemiğe bürünmüş hali.


Şair Olcay Kılıç, ailesiyle ve şiirleriyle bir bütünlük sağlayan profile sahip. İnsanın insanı bu kadar yürekten sevmesi, şiirler yazması ve bunu bir kitap haline getirmesi az rastlanır bir durum. Şairin okuyanları ve yakın çevresi için de örnek bir davranış olsa gerek.
Sevgili Olcay hocamla bir kampta karşılaştık/tanıştık. Pırlanta gibi eşi (Ulvi), dünya tatlısı kızı (Beste) ve yılbaşına yakın dünyaya gelecek olan bebekleriyle kamp boyunca “mutluluğun resmini” çiziyorlardı…
Akşamları herkes kendi çadır alanına, ya da içki sofrasına çekildiğinde; şiire, edebiyata ve yaşama dair sohbetler ederken, şair Olcay hocam, şiir kitabı olduğunu, elinde kanal son kitabının da yanında olduğunu söyleyince, “okuyup tekrar iade etmek şartıyla rica ettiğimde beni kırmadı” son kitabını bana okumam için verdi.
İnsanlar yaşadıklarının değil yaşayamadıklarının özlemini duyarmış, her insan biraz öyledir, sanırım...
Şair, Kılıç’ın kitabında yazdıklarını yaşadığı bir gerçek. Ulvi beyle, günlük davranışlarında dayanışma içinde olmaları ve uyumlulukları, birbirine bakarken gözlerindeki sevgiyi ıskalamak mümkün değil.
Bunlar özel davranışlar gibi değerlendirilse de toplumsal yapı içerisinde örnek ve saygıdeğer bir davranış biçimi olduğu için burada söz etme gereği hissettim.
Bunları dile getirmemdeki bir başka gerekçe de hissedilen, yaşanan ve kitaplaştırılan şiirlerin, geçici bir hevesle yazılan şiir olmadığı, şairin, sevgi anlayışının ve doğal sevgisinin sürekliliğinin yüreğinden kaleme, kalemden kâğıda, kâğıttan dile dökülmesindeki ustalığı ve samimiyetidir.
İnsanların duyguları ve hayata bakışları sadece iki karşı cinsin sevgisinden ibaret değildir, olmamalıdır da. Şair Kılıç gibi, eğer içinizde gerçek anlamda sevgi varsa onu tüm çevrenize bakışlarınızdaki ışıltı ile yayıyorsunuz.
Kimse korkak değildir! Olsa da korkularını kolay kolay dile getiremez. Hele ki konu aşk ve kaybetmek olunca daha da zorlaşır işi. Şair Kılıç, şiirlerinde kendisiyle dalga geçebilen ve sevdiğine ulaşamayacağı korkusuyla acze düştüğünü dile getirebilen bir özgüvene sahip.
Kaç insan vardır ki aşk karşısında aczini dile getirip kendisiyle alay edebilsin. Bu çok insanın ulaşamayacağı bir erdemdir.
Şair Olcay’ın şiirlerini yazmaya devam ettiğini söylemesi beni mutlu kıldı. Biliyorum ki önümüzdeki yıllarda aramıza güçlü kalemiyle ve betimlemeleriyle usta bir şair daha katılacak.
Günümüzde az olan “mutlu aile” örnekleri Gelbal ailesi ve onlar gibi ailelerin örnekleriyle çoğalacağına inancım tamdır, çoğalmalıdır da…
Bunları yazmama neden; Olcay Kılıç Gelbal’ın “Sıradaki Şiir SANA Gelsin/şiirzade” kitabıdır. Kitap baştan sona sevgi ve aşk sözcükleriyle ve sadece sevdiğini betimleyen şiirlerden oluşuyor. Birçok şiirde insan kendisini buluyor. Öylesine samimi ve sevgi dolu ki, yediğinde, içtiğinde, baktığı nesnede, yağmurda, karda, yeryüzünde, gökyüzünde her yerde her renkte sevdiğini görmesi harika bir duygu, bunu şiirleştirmekse muhteşem bir çabanın ürünü başarı.
Kim istemez ki sevdiğinin, eşinin kısacası yakınının böylesine duygularla donatılı olmasını, herkes ister elbette…
Olcay ve Ulvi çifti için çok şey yazılabilir ama tabii ki konumuz, “Sıradaki Şiir SANA Gelsin/şiirzade” isimli kitap olunca sıradaki iki şiir de SİZLERE gelsin.
SEVEREK SÖVEBİLMEK
Tek geçer “sen” seçerim
Kalabalıklar arasında
Bir insanlık suçudur;
Göz göze gelebilmek
Severken sövebilmek
Az müsaade etsen diyorum nefes almama
Seni görünce unutuyor da
Ağzın burnun nefes alıp vermeyi
Olsun, ben yine de seviyorum
Seni sevmeyi…
KİTAPLARIM ve BİSİKLETİM
Bir bisikletim olsun bir de sen
Ha bir de kitaplarım
Daha da ben ne isterim
Üçünüz yeter de artar bana
Öylesine benim olun ki
Düşlerim ağlayarak gelsin başucuma
Sevinçten, neşeden
Alsın başını gitsin
Korkuların Kaf dağının ardına
Misafir gibi dahi gelmesin
Hiç uğramasın sensizlik
Sen benim o sevdiğim
Sadece benim tek servetim
Varsın olmasın
Kitaplarım ve bisikletim…