Yaşadığı sorunlu Coğrafya’nın konularını güncelledi Tiflis New Vision Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Süreyya Yiğit;
Yaşadığı sorunlu Coğrafya’nın konularını güncelledi Tiflis New Vision Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Süreyya Yiğit;
Ukrayna işgaline göz atarken Ukrayna’nın yanında veya Rusya’ya karşı olmaktan ziyade taraflar arasında tarihi sorunlara bakmak önemli. Her iki tarafın şikayetleri, vizyonları, korkuları ve sıklıkla artan bir şiddet döngüsü yaratan meseleler mühim. İşgali incelerken bazı tarihleri göz önünde bulundurmakta fayda var. Örneğin 23 Şubat Rusya ve pek çok Orta Asya’daki Türki devletler tarafından ‘Anavatanı Koruyan’ günü olarak kutlanmakta. Halk arasında eski Sovyetler’den kalma adı ile Kızıl Ordu günü diye anılmakta.
25 Şubat günü Gürcistan’ı ziyaret eden herhangi bir turist ülkenin Ukrayna ile dayanışma halinde olduğunu düşünebilirdi, zira tüm bayraklar yarıya inmişti. Aslında Tiflis Kiev’in yanında ve dayanışma bakkal kapılarında ‘Yaşasın Ukrayna’, çay bahçelerinde ve devlet üniversitelerinde asılı Ukrayna bayrakları ile de gözünüzden kaçmıyor. Ama bayrakların yarıda olmasının başka bir sebebi var. 25 Şubat ‘Sovyet İşgal Günü’ olarak anılmakta. 1921’de Kızıl Ordu o gün Tiflis’e girip Gürcistan Demokratik Cumhuriyet’ine son verip komünist hükûmet kurmuştu. Gürcüler de bu tarihi unutmuyorlar ve gelecek nesillere hatırlatıyorlar.
Kazaklar ise her 31 Mayıs’ı Sovyetler’in Siyasi Baskı Sürgün ve Açlık Kurbanları Anma Günü olarak ilan ettiler. Stalin tarafından 1931-33 yılları arasında tarımda kolektifleştirme çerçevesinde iki milyon üç yüz bin Kazak açlıktan öldü – ki bu o zamanki nüfusun 42% kadardı. Kolektifleştirme aynı yıllarda Ukrayna’da on milyon can aldı ve 1998’den beri Kiev bunu Holodomor – açlıktan ölüm olarak, bir soykırım olarak anımsıyor. Görüldüğü gibi Sovyetler Birliği’nin acı mirası tüm Avrasya’yı kapsıyor. Elbette bunun içinde Rusya da var. Büyük Terör’ün milyonlarca Rusların da canına kıydığı unutulmamalı. Ama ölümlerden nasiplerinin fazlasını alanların Rusya dışındaki Cumhuriyetlerin olduğu da bir gerçek.
Ukrayna’da sivillerin öldüğü ayrı bir gerçek ve onları hava saldırılarından korumak için Ukrayna üzerinde uçuşa yasak bölge oluşturulması fikri ortada ama bu maalesef mümkün değil. Rusya’nın vetosu nedeniyle BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul görmesi mümkün değil, zira NATO’nun F-35’lerinin Rus MiG’leriyle karşı karşıya gelme ihtimali doğuyor ve bu da NATO’nun dahil olduğu daha geniş bir savaş anlamına gelebilir.
Bu olmasa bile insani koridorlar fikri ilgi çekmekte. Bunlar, batıya hareket eden Ukraynalı kadın ve çocuklar için güvenli bir yol ve doğuya, kuşatma riski altındaki şehirlere doğru hareket etmek için çok ihtiyaç duyulan insani yardım malzemeleri sağlamaya çalışan potansiyel bir çözüm. Koridorlar orduyu kapsamayarak Ukrayna Kızılhaç Derneği tarafından yönetilebilir ve ayrıca sivil uluslararası gönüllüleri de içerebilirler. Aslına bakarsak insani hukuk onları korumakla mükellef.
Koridorlar Batı Ukrayna’da Lviv ile başlayabilir ve potansiyel olarak Kiev’e veya muhtemelen daha da ileriye uzanabilir. Rusya ve Ukrayna Belarus’da görüşmelere başlamışken ve Güvenlik Konseyi’nden devralacak olan BM Genel Kurulu, gelecek kararında bu adımı teşvik edebilir. Gerçekleşme ihtimali az, ama yine de insanın aklına Nazım’ın sözleri geliyor: Umut binbir ayaklı, umut güneşte saklı. Umut edenler haklı, umut insanın hakkı.