Pahalılık bir şeyin fiyatının yüksek olması durumu ya da pahalı olma durumu anlamına gelir. Pahalılık, gelirlerini enflasyon kadar artırmayanlar için geçerlidir. Bu kümeye, esas itibarıyla ücretliler yani yarattığı katma değerin fiyatını kendisi belirleyemeyenler girer.
Kapitalist sistemde hangi parti iktidarda olursa o parti halkı kavuran pahalılığın sorumlusudur. Bu pahalığın, füze gibi artan fiyatların önüne o iktidar partisinin geçmesi gerekir. Türkiye 1950 yılından bu yana Atatürk’ün; ekonomik ve mali modelinden vazgeçmiştir. Kapitalizm modelinden yol almayı sürdürüyor. Kapitalizmin kurucusu Adam Smith (1723-1790), kapitalizm kelimesini hiç kullanmamıştır. Çünkü onun zamanında böyle bir kelime yoktu. Kapitalizm kelimesini “komünizmin/sosyalizmin” fikir babası Karl Marx (1818-1883) icat etmiştir. Kapitalizm yanlış bir adlandırmadır.
Doğru deyim “serbest piyasa” veya “serbest girişim” sistemidir. Bu sistemde zengin daha zengin olurken, fakir halk yığınları AKP hükümet sisteminde olduğu gibi daha da fakirleşir. Bu iktisadi sistem doğal insan yapması bir sistem değildir. Burjuva demokrasinin de temelidir. “Serbest piyasa sisteminin iktisadi gelişmeyi hızlandırırken hem bireysel özgürlükleri koruması hem de adaletli gelir dağılımı sağlaması, başta vergi yasaları olmak üzere ekonomik hukuk sayesinde olur.” gibi deyişlerle yüceltilse de vurgun düzeni önlenemez. Ama bu sistemde sömürü ayyuka çıkar.
Fiilen çalışanlar ile emeklilerin satın alma gücünün, maaşlarının “sonradan ayarlanması” yüzünden gelirlerinin gerilediği, AKP iktidarında olduğu gibi doğrudur. Ancak pahalılığın sebeplerini ülkeyi hangi iktidar yönetiyorsa ekonomiyi ve maliyeyi daha da karmaşık hale getirir.
Bunlar arasında;
1.İktidarın itibardan tasarruf etmemesi baştan gelir…
2.Gösteriş yatırımlarının acısının sonradan çıkmasında halkın yakasına yapışmasıdır…
3.Görünür veya görünmez askeri ve sivil kamu harcamalarının artması yüzünden hane halkının toplam “harcanabilir gelirinin” suretle düşmesidir…
4.Örneğin Hatay ve havalisinde meydana gelen dehşet verici depremin yarattığı hasar ve zararların telafisi için yapılan büyük harcamaların sebep gösterilmesidir…
5.Dış ticaret hadlerinin (ithal mal fiyatlarının ihraç edilen mal fiyatlarından çok artması) bilhassa Ukrayna Savaşı sonrası aleyhimize değişmesinin görülmemesidir…
6.Dış borçların artması ve ödenen faizin yükselmesi yüzünden yurt içinden yurt dışına daha fazla gelir transfer edilmesinin ana sebep olmasıdır…
7.Enflasyon ölçümündeki tutarsızlıklar yüzünden GSYİH artışının olduğundan büyük görünmesinin bir aldatmaca olmasıdır…
8.TL’ye ve sisteme güven azaldığı için varlıklı kesimin hatta orta gelirlilerin tasarruflarını “milli gelire katkısı sıfır olan” ithal altına veya kripto paralar dahil yabancı menkul varlıklara kaydırmasının etkileri olduğunu sayabiliriz.
Bu sebep sonuç ilişkilerini sayarsanız uzar gider. Yaratılan milli gelirden tüketilmeyen kısmının katma değer yaratacak fiziki varlıklara dönüşmesine “yatırım” denir. Geniş kitleleri etkileyen pahalılığın nedenleri arasında tasarrufların sabit sermaye oluşumuna değil, borsaya, arsaya, altına ve özellikle son zamanların icadı kripto varlıklara tahsis edilmesinin de etkisi olduğunu düşünüyorum. İşletme ekonomisinde, bir yatırımın“kapital değeri” onun yıllık getirisinin belli bir katı (maksimum 20) olarak hesaplanırdı. Bu hesap çoktan tedavülden kalktı. Kripto menkul değerlerin, hisse senedi veya tahvilde olduğu gibi karşılığında herhangi bir fizik varlık yoktur. Bu sayede fiyatı artan sanal varlıklara sahip olanlar, milli gelir havuzuna bir katre bile su katmadan bu havuzdan tonlarca su çekebilir.
Onların çektiği her birim su, milli gelir havuzuna katkı yapan emekçi ve fizik yatırımcı girişimcilerin milli gelirden alacağı payı düşürür. Bu da pahalılık olarak ete kemiğe bürünür.