NATO Washington Zirvesinde yetmiş beş yıl önce Avrupa-Atlantik bölgesinde barışı korumak ve istikrarı teşvik etmek için kurulduğunu vurguladı. Topraklarını savunma ve bir milyar vatandaşını, özgürlüklerini ve demokrasilerini koruma konusunda kararlılığının altını çizerken pek çok ülkeden bahsedildi ama Ukrayna ve Rusya öne çıktı.
32 ülkeyi içeren bu savunma örgütü Rusya'yı, Birleşmiş Milletler Şartı da dahil olmak üzere uluslararası hukukun açıkça ihlali olan Ukrayna'ya karşı yürüttüğü saldırganlık savaşının tek sorumlusu olarak ilan etti. Rus güçlerinin ve yetkililerinin insan hakları ihlalleri, savaş suçları ve diğer uluslararası hukuk ihlalleri için de cezalandırılmasını istedi: binlerce sivilin ölümünden Rusya sorumlu olarak sivil altyapıya da büyük zarar vermişti. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik tam ölçekli işgali, Avrupa-Atlantik bölgesinde barışı ve istikrarı paramparça ederken küresel güvenliği de ciddi şekilde baltalamaktaydı. Müttefiklerin güvenliği için en önemli ve doğrudan tehdit olmaya Rusya, devam etmekteydi.
İşgal altında Ukrayna için de kendi güvenlik düzenlemelerini seçme ve dış müdahalelerden uzak kendi geleceğini belirleme hakkına tam olarak destek verildi. Belki de en önemli mesaj Ukrayna'nın geleceğinin NATO'da olmasıydı, geçen seneki Vilnius Zirvesi'nden bu yana gerekli demokratik, ekonomik ve güvenlik reformları konusunda somut ilerlemeler teyit edilirken, NATO üyeliği de dahil olmak üzere tam Avrupa-Atlantik entegrasyonuna giden yolunun geri dönüşü olmadığı belirtilip ülkenin destekleneceğine devam edileceği açıklandı. Şartlar tamam olduğunda Ukrayna'ya İttifak'a katılma daveti gönderileceği de tekrar teyit edildi. NATO savaşa karşı, barışı destekleme amaçlı bir çağrıda da bulundu: uluslararası camianın Rusya'nın saldırganlığına hiçbir şekilde yardım etmemesini isterken, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını kolaylaştıran ve dolayısıyla uzatan aktörleri de kınadı.
İttifakın geniş güvenlik ortamını üç faktörün tanımladığı açıklandı. 1) Stratejik Rekabet, 2) Yaygın İstikrarsızlık ve 3) Tekrarlayan Şoklar. Bunun yanısıra Afrika ve Orta Doğu'daki çatışma, kırılganlık ve istikrarsızlık hem ittifakın hem de ortaklarının güvenliğini doğrudan etkileyeceği de kabul edildi. NATO'nun bir kollektif savunma örgütü olarak caydırıcılık ve savunma duruşu da dile getirildi. Duruşun uzay ve siber yeteneklerle tamamlanan nükleer, konvansiyonel ve füze savunma yeteneklerinin bir karışımına dayandığı açıklanırken tehditlerin sadece klasik askeri anlamda toprak işgali değil, sanal ortamda ciddiyetle algılandığı göze çarptı. Hatta, sonuç bildirgesi müttefiklere karşı hibrit operasyonların silahlı saldırı düzeyine ulaşabileceğini ve Kuzey Atlantik Konseyi'nin Washington Antlaşması'nın 5. maddesini uygulamaya koyabileceğini belirtti.
NATO ismi gereği ile coğrafi olarak Kuzey Atlantik'e odaklanmış bir örgüt olsa bile soğuk savaştan sonra bölge dışı tehditlere daha fazla önem verme mecburiyetindeydi. Bu Ukrayna işgali ile durdu. Sanki soğuk savaş fabrika ayarlarına geri dönüldü. Korunması gereken Avrupa kıtası ve temel tehdit de Moskova olarak belirlendi. Eskiden kritik hat ve alan ikiye bölünmüş Berlin şehri idi. Şimdi ise doğu ve batı bölgelerine bölünmüş Ukrayna savunma ve çatışma alanını belirlemekte. Seneye NATO’nun Lahey Zirvesine kadar da bu durumun da değişeceğine dair hiçbir emare yok.