025'te Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını sona erdirmek için yeni barış görüşmeleri olasılığına ilişkin beklentiler artarken, Ukrayna'nın tarafsız veya olası Finlandiyalaşması fikri bir kez daha ortaya atılmakta. 

  Finlandiya, II. Dünya Savaşı sırasında egemenliğini başarıyla savundu ve bir Sovyet cumhuriyeti olmaktan kurtuldu. Ancak SSCB ile arasında 1948 Dostluk Antlaşması Finlandiyalaştırma olarak bilinen kavramın çerçevesini oluşturdu.

 Finlandiyalaştırma, kırk yıldan uzun bir süre boyunca Finlandiya'nın bağımsızlığı için bir hayatta kalma stratejisi olarak hizmet etti. Uygulamada bu hem dış, hem de iç politika açısından komşu Sovyetler Birliği'nin çıkarlarını gönüllü olarak hesaba katmak anlamına geldi.

 Bu yaklaşım, Finlilerin 1956'da Macaristan ve 1968'de Çekoslovakya'nın deneyimlerinden kaçınmasını sağladı, ancak yine de yüksek maliyetleri vardı. Finlandiyalaştırma, salt tarafsızlığın çok ötesine geçti ve Finlandiya'yı neredeyse yarım yüzyıl boyunca olumsuz etkiledi. Helsinki’nin iki kamp arasında herbirine eşit mesafede olmadığı çok belli idi. 

Ilk olarak, Finlandiyalaştırmanın temeli savunma politikasının, doğudan yenilenen bir Sovyet işgalinin açıkça çok daha yüksek olasılık olmasına rağmen, yalnızca ülkeyi batıdan gelebilecek olası bir saldırıya karşı savunmaya odaklanması gerektiğini şart koşuyordu. Sonuç olarak, Finlandiya yetkilileri ülkenin doğu sınırının güvenliğini ele alırken aşırı dikkatli olmak zorunda kaldılar.

 İkincisi, Finlandiya Batı ile siyasi veya ekonomik iş birliğini artırma çabalarına başlamadan önce fiili olarak Moskova'nın onayını almak zorundaydı. Bu, Helsinki'nin Avrupa entegrasyonunun ilk aşamalarına katılmasını engelledi, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na iştirak etmek çizilen siyasi manevra alanının dışına çıkmak anlamına geliyordu. Bunun yerine, SSCB ile doğu ticaretinin etkilenmediği ve yeterince apolitik olduğ u düşünülen Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) üyeliği ile sınırlı kaldı. 

 Üçüncü olarak yurt içinde, Finlandiyalaştırma, temel demokratik haklar üzerinde bir dizi kısıtlama ve uzlaşma anlamına geliyordu. SSCB'ye yönelik herhangi bir açık eleştiriden kaçınmak için Finlandiya medyası ve bilgi alanında otosansür uygulandı. Kitaplar ve filmler yasaklandı, ancak Gorbaçev’den sonra gazeteler Sovyetler Birliği hakkında olumsuz haberlere yer verebildiler.

Finlandiyalaştırmanın modern Ukrayna bağlamına uygun olmamasının coğrafi nedenleri de var. Finlandiya'nın Soğuk Savaş sırasındaki statüsü, İskandinav bölgesindeki daha geniş güvenlik iklimiyle iç içe geçmişti. Komşu İsveç, kısmen de olsa Finlandiya sorunu nedeniyle tarafsız kaldı; çünkü NATO'ya katılmanın, tek tampon devlet olarak Finli komşularını tehlikeye atacağından endişe edilmekteydi.

 Soğuk Savaş döneminin sonuna kadar, İsveç'in tarafsızlık politikaları ve Norveç'in kendi topraklarında NATO birliklerinin veya nükleer silahların varlığına yönelik kendi kendine koyduğu kısıtlamalar, doğrudan Finlandiya'nın kaderiyle bağlantılıydı. Bu İskandinav dengeleyici eylemi, SSCB'nin Finlandiya'ya baskıyı artırması durumunda bölgesel gerginliklerin tırmanması riskine girmek yerine statükoyu korumaya teşvik edildiği bir ortam yarattı. Bu kendine mahsus koşullar günümüzün Ukrayna'sı için geçerli değildir. Bunun yerine, Finlandiyalaştırma Ukrayna'yı daha fazla Rus saldırganlığına karşı oldukça savunmasız bırakacaktır.