Bugün 23 Nisan Büyük Millet Meclisimizin 105. kuruluş yıl dönümü, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız. Sanırım aradan bu kadar uzun bir zaman geçince bazı kişiler Milli Egemenlik Hak ve Özgürlüklerimizi kazanmamızın çok kolay bir iş olduğunu falan zannediliyor...
Oysa teokratik mutlaki monarşi rejiminin halk egemenliğine dayalı bir cumhuriyete dönüşmesi kesinlikle olağanüstü zor ve sancılı bir süreçtir.
Aslında söylemem gerekir ki hükümranlığı feodal bir sülalenin elinden alıp halka vermek dünyanın hiçbir yerinde öyle kolay olmamıştır.
Feodal hükümdarlar ve onlar tarafından beslenen yandaşları imtiyaz ve güçlerini nerede seve seve, güle güle bırakmak istemiş ki?
Tarih boyunca hükümdarların taçlarını tahtlarını kafalarına geçirip iktidarlarını ellerinden almak hep savaşarak mümkün olmuştur.
Amerika’da George Washington Amerikan halkının egemenliğini İngiliz kralında rica ederek almadı değil mi?
Fransa’da Robespierre Kral’a lütfen muhterem mabadınızı tahttan kaldırıp egemenliği halka bırakın mı dedi?
Lenin Rusya da Çar Romanov’u tahtan rica minnet ile mi kaldırdı?
Elbette hayır halk hep bir araya geldi, organize oldu, hanedanlara karşı savaşıp kazanarak egemenlik hak ve özgürlüklerini söke söke aldı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda benzer çatışmalar yaşandı ama arada çok ciddi bir fark vardı: Biz cumhuriyeti hem içeride Osmanlı hanedanının Hilafet ordusuna ve hem de emperyalist güçlerin işgalci ordularına karşı savaşıp kazanarak kurduk!
Aynı anda hem iç ve hem de dış güçler ile savaşılarak kurulmuş başka bir cumhuriyet daha yoktur.
Doğru savaştık Türk Milletinin egemenlik hak ve özgürlüklerini kazandık ve Türkiye Cumhuriyetini kurduk amma ve lakin bu savaş özellikle de iç savaş benzer süreçleri yaşayan diğer ülkeler ile kıyaslandığında çok daha kansız ve terörsüz geçmiştir.
Belki de o zamanlar iç savaşın bu kadar kansız ve terörsüz geçmesi yüzünden taraflar nihai olarak hesaplaşamadığı, bir taraf diğer tarafı yenip yok edemediği için bu gün Türk İç savaşı halen usul usul devam etmektedir.
Tamam çok ateşli bir çatışma yok, çatışma daha ziyade fikri ve siyasi düzeyde devam ediyor gibi görünebilir ama bu yanıltıcıdır! PKK, FETÖ, HİZBULLAH, İBDA-C ve benzeri terör örgütlerinin eylemleri bu çatışmanın kanlı hem de epeyce kanlı bir şekilde devam ettiğinin çok açık ve net bir göstergesidir.
Bugün de devam eden çatışmaların bir tarafı Türk Milletinin Egemenlik Hak ve Özgürlüklerini savunurken diğer taraf buna karşı dini, sultani ya da diktatöryal bir takım egemenlikleri savunmaktadır.
Yani 105 yıl sonra bile çatışma devam ediyor, çatışmanın ateşi çok harlanmasa bile için için sürüyor işte tam da bu yüzden bu milletin egemenlik hak ve özgürlüklerini kolay elde etmediğini çok ağır bedeller ödediğini ve hala da ödemekte olduğunu buradan hatırlatmak istedim.
Pekala ne yapmamız gerekiyor?
Öncelikle egemenlik hak ve özgürlüklerinin önemini, egemenlik hak ve özgürlüklerimizi kaybedersek gerçekte neleri kaybedeceğimizi iyice öğrenmemiz ve öğretmemiz gerekiyor ki egemenlik mücadelemiz lafta kalmasın.
Sonra Türk Milletinin egemenlik hak ve özgürlüklerini ne şartlarda, hangi güçlüklere göğüs gererek kazandığını doğru düzgün bilmemiz, okuyup öğrenmemiz gerekiyor.
En nihayetinde ise bir milletin egemenlik hak ve özgürlüklerini tehdit eden diğer güç unsurlarının idrakinde ve bunlara karşı uyanık olmamız gerekiyor, bunlar:
1- Hanedan egemenlikleri
2- Dini egemenlikler
3- Diktatör egemenliği
4- Tekel, oligapol ve karteller
5- Ve elbette egemen emperyalist dış güçler
Olarak sıralanır!
Türk Milleti kendi milli egemenlik hak ve özgürlüklerini tehdit eden bu güçlere karşı uyanık olmaz ve mücadele etmezse yakın bir gelecekte egemenlik hak ve özgürlüklerini kısmen ve hatta tamamen kaybedebilir.
İşte bende herkesi uyarmak ve uyandırmak istiyor, bu bilinçe 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun diyorum