Şair dostum, Abdullah Oral ile yıllar önce bir etkinlikte tanışmıştım. Mütevazı kişiliği ve şair yanı ile...

Şair dostum, Abdullah Oral ile yıllar önce bir etkinlikte tanışmıştım. Mütevazı kişiliği ve şair yanı ile hep yakın dost, arkadaş olarak dostluğumuz devam etti. Gerek biyografisi gerekse şiirinin uzun olması nedeniyle, sözü uzatmadan ve noktasına, virgülüne dokunmadan sözü şair dostumun kalemine bırakıyorum.

1962 yılının haziran ayında duman yürümüş Karadeniz dağlarını duldasında adı gibi şirin bir köyde dünyaya geldim. Çocukluğum din mektepleri ve İlkokul arasına sıkışıp kalmıştı. İlkokul ile çocukluğumu da bitirdiğim köyden ayrıldım.

Çırak olarak bir lastik fabrikasının torna bölümünde çalışmaya başladım. Günler günleri getirdikçe zulümler büyüdü zulümler büyüdükçe içimdeki isyanı yeşertti çırak olmak kolay değildi bu şehirde. Ne sahip çıkacak devlet ne de arka verecek anne baba vardı. Zaten babamın o son sözleriyle perçinlenmişti köleliğim, ustaya “Eti senin diyordu kemiği benim” …

14 yaşında ilk sendikal mücadeleye başladım. 6 aylık onurlu bir direnişten sonra nihayet kazanmıştık. İlk zaferimizdi grev çadırında. Bu sürede birçok kitle örgütleriyle tanıştım.

Ünye Kırkevler Halkevi’nde Ruhi Su “el kapıları” türküsünü söylüyordu, dinlediğim müzikle büyülenmiştim. Halkevi’ne gitmem hem türküleriyle Ruhi Su’yu hem de İnce Memed kitabıyla Yaşar Kemal’i tanımama vesile olmuştu.

Daha sonra Ruhi Su tutkusu beni şiir yazmaya yönlendirdi. Ruhi Su’nun bende bıraktığı derin etkiyle o günden sonra emeğin ve emekçinin sevdasını ve isyanını dizelerimde yansıtmaya çalıştım.

Doğduğu yerde doymayan insanlar kendi gözyaşlarını içerek düştüler göç yollarına ve adına gurbet denildi yurtsuz sürgünlüğün. Emekçi insanlar sular gibi akıp gittiler doğdukları yerden büyük şehirlere bende böyle bir sevda seline kapıldım.

Ünye’den sonra ilk durağım Samsun oldu. İki yıllık bir süreden sonra da İstanbul’a doğru çekmeye başladı içimdeki büyük şehir özlemi…

Yıl 1980, İstanbul, 12 Eylül, güzel olan ne varsa her şeyi silip götürüyordu. Tutuklanmalar gözaltılar, İstanbul sıkıyönetim mahkemelerinde soruşturmalar derken askerlik görevim geldi düştü kapıya. Askerden sonra tekrar İstanbul’a gittim o eski İstanbul yoktu artık. Her şey tadını yitirmiş zehir zıkkım olmuştu.

1985 yılında Ankara’ya yerleştim halen Ankara’da yaşamaktayım. Birçok dergilerde yazım ve şiirlerim yayınlandı birçok ödüller aldım,

Mahzuni Şerif ve Ozan arkadaşlar bir araya gelerek Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Topluluğu Derneği’ni kurduk. Hala Ozan- Der içerisinde yer alarak mücadeleye devam etmekteyim.

Birçok halk ozanları antolojisi çıkardık, aynı dönemlerde bir süre Mamak Halkevi yönetiminde kaldım. Daha sonra Pir Sultan Mamak şube yönetiminde mücadelem devam ettim.

İlk kitabım YÜREĞİMİZDEKİ İSYAN ve SEVDALARIMIZ adlı şiir kitabım okurlarla buluşturdum. EYLÜL ZAMANI kitabımdan sonra Ozan Der tarafından basılan SÜRGÜN SULAR kitabım son yayınladığım kitabım oldu. SEVDALIM SOSYALİZM isimli son çalışmamı kitaplaştıramayınca, şiirleri internetten herkese açık paylaşmaya başladım. Her şiir yeni bir umut olsun diye, yaşadığım ortamdan aldığım şiirsel duyguları yine aynı insanlar ile doğrudan paylaşmaya devam ediyorum.

OLUR YA

Olur ya Gülüm

Gün olur devran döner

Ayrı düşeriz birbirimizden

Birileri gelir sorar beni

Sakın söyleme öldüğümü

Varsın bilmesinler

Susturulamayan bir sevda olsun yaşayan

Düşmana inat.

Olur ya gülüm

Bilinmez yarınların neler getireceği

Belki gazete sayfalarından

Ya da radyo alıcılarından söylenir öldüğüm

Sen kulak asma bunlara

Ölmediğimi söyle inadına

Sonra rüzgârın akışına bırak kendini

Beni dinle rüzgarların fısıltısından

Derinlerden gelen isyan çığlığıdır sesim

Olur ya gülüm

Nice fırtınalardan sonra

Bir bahar sabahı kapını çalar yoksul bir çocuk

Sakın şekersiz yollama onu

Biliyor musun

Doymamış çocukluğumdur kapına düşen

Şekerlerin en güzelini uzat ona

Sonra unutma gözlerine bakmayı

O yoksul üşümüş gözlerde bulursun beni

Okşa yanaklarını

Bir de öpücük kondurursan hani

Bütün sıcaklığımla bulacaksın beni

Ateş olacağım dudaklarında

Olur ya gülüm olacak elbet

Gün gelecek duracak damarımda akan kan

O sıcacık tenin yerine

Toprakla sevişecek bedenim

O gün iyi bak avludaki kırmızı güle

Bahar kokusunu taşıyacağım sana

Kardelenden öğrendim

Zemheride baş kaldırmayı

Ne yağmur üşüte bilir bu sevdayı ne kar boran

Abdullah Oral (Vurguni)