Her zaman söylüyorum, sağlık her şeyden önemli. Dünya kadar malın olsa, sağlığın yoksa neye yarar? Çok uzun yıllar önce omurgamda deformasyon oldu. Doktorlar L5’te olduğunu söyledi. Ameliyata şimdilik gerek yok dediler, tedavi oldum. 5 sene önce yine kısa süreli bir rahatsızlık oldu, geçti. Şimdi de bayram tatilinin son günlerinde, tekrar neden olduğunu bilemediğim bir şey oldu, çok sancılandım. Dün tedavi oldum. Cehenneme dönen hayat cennete döndü. Allah insanlara hayırlı evlat versin derler. Her şey boş. Ne kadar malın olsa, senin olmadığını bir gün anlıyorsun. Fakat o gün hiçbir şey yapamıyorsun. Bakıyorsun, yanında fakir duruma düşürüldüğünü gördüğümüz emekli, esnaf, çiftçi ile aynı duruma gelmişiz. İkimiz de eşitiz. İkimize de aynı sorgu melekleri geliyor, aynı soruları soruyor. Cevaplarımız farklı, dolayısıyla makamlarımız da farklı olacak. Yaşamımız boyunca hiç kimseye HAKSIZLIK YAPMAYIN. Bu dünyada çok az kalıyoruz.

Şimdi asıl meseleye gelelim. Sizce kim zengin, kim fakir? İlk akla gelen para. Parası çok olan zengin, kalanlar fakir. Peki yaşam ortak, ne fark var bir bakalım. Zengin pazara gidip girişte lüks meyve-sebze satıcılarına gider. Pazar esnafı onu tanır, hoş beş… Sonra "2 kilo şundan, 3 kilo şundan" başlayan sipariş biter. Nedir? Bir poşet meyve 3.000 TL. Hemen ödenir, veda edilir. Aldıklarının hepsi o kadar. Gelişmesi için bir şeyler eklenmiş meyveler sofraya çıkar. Fakir, pazarı kapanmaya yakın saatte gider. Aynı miktarda meyveyi, biraz çürük olanlar da vardır, 800 TL’ye alır. Tamamı organiktir. Çocukları organik meyve-sebze ile besler. Zengin, marka bir tişörtü 5 ila 10.000 TL’ye alır. Fakir 20 yeri ve pazarı dolaşır, 500 ila 800 TL arasında alır. Zenginin arabası olduğu için yürümez, fazla beslendiği için kiloludur. Dolayısıyla sağlık problemleri vardır.

Hastane ikinci mekanı, doktor arkadaşıdır. Fakir ulaşımı yürüyerek tamamlar, yani her gün farkına varmadan sporunu yapar. Yeteri kadar yediği için şişman değildir, pek fazla hastalanmaz. Tabii ki çok az geliri olan, az beslenenler de vardır. Onlarda da sıkıntı vardır, hastaneye giderler. Zenginler villalarda, saraylarda otururlar. Yaşam ortamları çok iyidir. Evde hava temizleme makineleri bile vardır. Fakirler gecekondu ve küçük apartman dairelerinde yaşarlar. Sobalı odalarda kışı geçirirler. Yaz aylarında bahçeye sebze eker, kümesi vardır. Oradan yumurtayı alır. Kış için sebze, meyve kurutur, konserve yapar. Sağlık problemi yoktur. Arkadaş, akraba, hemşehri bir arada yaşarlar. Para kimsede yok olduğu için menfaat için kimse kimseyi satmaz. Dostluk yapmacık değildir. Kur’an-ı Kerim’in Hümeze suresini bilir. Hutame’ye atılmamak için ibadetini yapar. Kendinden biraz az geliri olanlara yardım eder. Zenginler herkesi fakir görür, yukarıdan bakar. Birbirleri arasında “O şunu almış, o bunu almış, ben altta mı kalırım, daha iyisini alırım” sıkıntısı içinde üç günlük ömrünü tamamlar. Fakirin itibarı çoktur. Gittiği yerde gerçek sevgi, saygı görür. Zengininki para ya da makama, mevkiye bağlı olduğu için yapmacıktır. Kaybedince yüzüne bakan azdır. Sizce hangisi iyidir?

Bence ister zengin ol, ister fakir ol; en önemli olan adam ol. “Ne oldum” demeden, “ne olacağım” de. Büyüklere karşı saygı, sevgi ile yaklaş. Hiç unutma, Yaratan şah damarımızdan daha yakın, her şeyi gören, bilendir. O ne yaparsa iyi yapar. Mükafat, ceza O’nun vereceğidir, kimse değiştiremez. Kimseye iyilik yapmazsanız bari kötülük yapmayın. İftira atmayın, kul hakkına girmeyin. Çünkü Allah’ın gazabı ağırdır.

Hakemler için kara gün... Koca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde dünya futbol şampiyonalarında maç yönetecek FIFA kokartı takacak hakem yok. GS maçlarında verilen haksız kararlar sonunda rezil oldular. Adana Demirspor’un isyanına rağmen hâlâ haksızlık yapan, kul hakkı nedir bilmeyen birkaç hakem var. Federasyonun taviz vermeden bu hakemleri tasfiye etmeleri gerekiyor. O zaman iyi oynayan kazanacaktır. Türk futbolu gereken yere gelecektir. Bana göre Türk Millî Futbol Takımı dünyadaki bütün millî futbol takımlarını yenecek güçtedir.