İktidar bu kadar yüksek bir enflasyon oranı varken tasarruf edeni, birikim yapanı cezalandıracak bir şekilde faiz...

İktidar bu kadar yüksek bir enflasyon oranı varken tasarruf edeni, birikim yapanı cezalandıracak bir şekilde faiz politikaları uygulayıp birde üstüne üstlük kurları baskılayınca vatandaş ne yapsın eline geçen parayı harcıyor.

Üç beş kuruş birikimi olan parayı bankaya koyup güneş görmüş kar gibi eridiğini seyretmektense oturup afiyetle yerim diye düşünüyor, ne bulursa ucuz pahalı demeden alıyor, en nihayetinde mallar adeta kapanın elinde kalıyor.

Bu aslında anlaşılması çok kolay ve çok doğal bir finansal reflekstir. Parası olmayanın derdi olduğunu hepimiz biliriz ve lakin parası olanın da derdi vardır onların derdi birikimini enflasyona karşı korumak ve mümkünse enflasyonun üstünde bir reel getiri elde edebilmektir.

Efendim sakın onlarınki de dert mi demeyin düşünün sizin on milyon liranız olsa bunu bankaya koyduğunuzda bir yılda alım gücünüzün % 80- 90 eridiğini görürseniz siz olsanız ne hissedersiniz?

Yahu insan cebindeki 100 lirayı düşürüp kaybettiğinde ve yahut cüzdandan birkaç yüz lira çaldırdığında bile üzülüyor, durduk yerde 8 – 9 milyon kaybetmeyi seyretmek insan psikolojisini nasıl etkiler, çıldırtmaz mı?

Tamam, biliyorum birçok insan eve nasıl ekmek götüreceğini ev kirasını, doğalgaz ve elektrik faturasını nasıl ödeyeceğini düşünüp dertleniyor bunların derdi yanında milyonerlerin derdi ne ola ki biraz da onlar kaybetsin diye düşünebilirsiniz. Hatta böyle bir durumda onların kaybetmesi içten içe yüreğinize soğuk sular serpip, gönlünüzü ferahlatıyor dahi olabilir ve lakin bakın kazın ayağı öyle değil!

Bir ekonomi ancak ve ancak varlık sahibi insanların tasarruf yapması ve bu tasarrufların yatırıma dönmesi sayesinde iyi ve sağlıklı olarak işler, bu sayede üretim ve istihdam artar, sıkıntı çekilmez.

Ülkemizde zaten çok ciddi bir tasarruf eksikliği var ve bu yüzden de yabancı yatırımcıya aşırı ölçüde bağımlıyız. Ülkedeki tasarruf seviyesi daha da düşerse durum çok daha kötüleşmez mi?

Diğer yandan ülkede tasarruf yapabilecek seviyede varlık ve geliri olanlar bu parayı tasarruf etmek yerine harcamaya yöneldiğinde oluşacak ekstra talebin enflasyonu daha da körükleyeceği, zaten hiperenflasyon seviyesinde olan oranların daha da yükseleceği hiç aklınıza gelmiyor mu?

Memlekette ekonomik durum böyle olunca küçük miktarda birikimi olanlar bu parayı ufak ufak biriktirmek yerine harcamaya yöneliyor, o an için ihtiyacı olmayan ama gelecekte almak zorunda kalacağını bildiği mallara olan talebi öne çekiyor bir daha nasılsa bu fiyata bulamam diyor ne bulursa alıyor.

Bazı hallerde harcama refleksi o noktaya varıyor ki insanlar lüzumlu lüzumsuz, ucuz pahalı demeden ne bulursa alıyor.

Daha büyük miktarda parası olanlar ise doğal olarak gayrimenkule yöneliyor tarla, arsa, konut, dükkân gücü neye yeterse gidiyor onu alıyor. Bu aşırı talep birde vatandaşlık ve sair ek avantajlar yüzünden oluşan yabancı talebi ile birleşince konut fiyatları uçuşa geçiyor.

Konut fiyatlarının uçuşa geçmesi bir başka sorunu tetikliyor kiralar da astronomik ölçüde yükseliyor.

Malum kirayı o konutun ya da işyerinin alım satım değeri belirler makul ve fizible olan bir konutun kendini kira ile 15 yılda amorti edebilmesidir. Konut fiyatı 3 milyona çıkınca bu hesaba göre makul kira 16 – 17 bin bandına sıçrayıveriyor.

Kiralar böyle yükselip gelirler paralel oranda artmayınca bu sefer Türk vatandaşları için çok ciddi bir barınma krizi ortaya çıkıyor insanlar özellikle de İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya gibi talebin yoğun olduğu büyükşehirlerde kiralık konut bulamıyor, bulduğu kiralık konutun kirasını ödemeye de gücü yetmiyor.

Demedi demeyin, tüm bunların sebebi ekonomide kaos yaratan enflasyonist politikalar ve kendini ekonomist olarak tanıtan Recep Bey’in “faiz sebep enflasyon sonuçtur” diye enflasyon bu kadar yüksekken faiz indirimlerinde diretmesidir.