Fotoğraf çoğu zaman dışarıdan bakanların gözünde bir “tesadüf sanatı” gibi görünür. Bir anda deklanşöre basılır ve tarihe kazınacak bir kare doğar. İzleyici, “Ne şanslıymış, tam o anda oradaymış” der. Oysa fotoğrafçının yolculuğu, sadece o anın içinde değil; yılların birikiminde, sabrında ve çabasında gizlidir.
Elbette şans vardır. Bir ışığın bulutların arasından sızması, bir çocuğun birden bire gülümsemesi, bir kuşun tam kadrajdan süzülmesi… Bunların hiçbiri fotoğrafçının kontrolünde değildir. Ama mesele, şansın fotoğrafçıyı bulup bulmaması değil; fotoğrafçının o şansa hazır olup olmamasıdır. Hazırlıksız yakalanan şans, çoğu kez kaybolur gider. Ama çabayla yoğrulmuş bir fotoğrafçı, o anı dönüştürür, akışın içinde kalıcı bir iz bırakır.
Henri Cartier-Bresson’un “karar anı” dediği şey aslında sadece şans değildir. O karar anı, yıllarca süren bir disiplinin, sabrın, dikkatli gözlemin ve bitmek bilmeyen bir arayışın ürünüdür. O anın değeri, deklanşöre basan parmakta değil; o parmağın arkasında biriken çabada yatar. Çünkü fotoğraf, sadece gözü olanın değil; gözüne emek vermiş olanın sanatıdır.
Çaba, fotoğrafçıyı sıradan bir izleyiciden ayırır. İzleyici, gördüğü anın büyüsüne kapılır; fotoğrafçı ise o büyünün ardındaki katmanları görür. Bir sokak fotoğrafçısı için saatlerce yürümek, bir doğa fotoğrafçısı için günlerce aynı vadide beklemek, bir portre fotoğrafçısı için güven ilişkisi kurmak… Bunların hepsi görünmez bir emeğin izleridir. Ve işte o çaba, şansı daha sık yakalar.
Çünkü şans, çabayı sevenlerin kapısını daha çok çalar.
Fotoğrafın psikolojisinde de bu gerçek saklıdır. Çaba, fotoğrafçının farkındalığını artırır. Farkında olan göz, daha çok ayrıntı görür. Daha çok ayrıntı gören ise, şanslı anların kıymetini fark eder. Bu yüzden aslında şans dediğimiz şey, çoğu zaman çabanın kılık değiştirmiş hâlidir.
Teknik açıdan da çaba olmazsa şans anlamını yitirir. Diyelim ki bir kartal gökyüzünde görkemli bir açıyla süzülüyor. Şansınız yaver gitmiş ve tam kadrajınıza girmiş olabilir. Ama eğer enstantaneniz yavaşsa, netlemeniz hatalıysa, ışığı doğru okumadıysanız; o an silikleşir. Oysa teknik bilgiyi, sabrı ve hazırlığı biriktiren fotoğrafçı, akıştaki bu anı görünür kılar ve iz bırakır.
Hayata baktığımızda da benzer bir tablo görürüz. Hepimiz şansın gelip kapımızı çalmasını isteriz. Ama kapıyı açacak olan çaba olmazsa, şansın kendisi de bir anlam taşımaz. Fotoğraf da böyledir: Şans bir misafirdir, çaba ise ev sahibidir. Misafir gelir gider, ama ev sahibinin emeği, evin ruhunu ayakta tutar.
Sonuçta fotoğrafı sadece şansa bağlamak, fotoğrafçının emeğine haksızlık olur. Ama tamamen çabayla açıklamak da eksiktir. Fotoğrafın büyüsü, bu iki unsurun dansında gizlidir. Şans, bir anlığına ışığı sahneye çıkarır; çaba ise o ışığın üzerindeki perdeyi aralar.
Belki de en doğrusu şunu söylemektir: Fotoğraf ne sadece şanstır ne de sadece çaba. Fotoğraf şansı çabayla sanata dönüştürenlerin işidir.
Fotoğraf Şans mıdır, Çaba mı?
Mustafa Bayram
Yorumlar
Trend Haberler

Yaşlanma Tarihe Karışıyor: Yapay Zeka Hücreleri 50 Kat Gençleştirdi!

Kızılcık Şerbeti Senaristinin Gözaltına Alınmasına Tepkiler Çığ Gibi!

Ankara Sincan’da bacanak dehşeti: Uzman çavuşu vurup intihar etti

Adana’da Evinin Önünde Silahlı Saldırı: 1 Kişi Hayatını Kaybetti

TÜGVA Ankara’da “5. Olağan İl Genel Kurulu” heyecanı

Adana’da Spot Mobilya Dükkanında Silahlı Saldırı: 1 Kişi Hayatını Kaybetti