Sevgili dostlar,
Hayat bazen bir fotoğraf karesi gibidir. Baktığınız açı, ayarladığınız ışık, odakladığınız detay neyi gördüğünüzü ve neyi hissettiğinizi belirler. Ve en büyük sorunlarımız çoğu zaman devasa fırtınalardan değil, küçük bir kayıtsızlıktan, küçük bir umursamazlıktan doğar.
Bugün, sizinle birlikte umursamazlığın o karanlık çerçevesini konuşalım istiyorum. Çünkü aslında umursamazlığın altında ne kadar çok şey birikiyor: bencillik, boşvermişlik, ruhsal yorgunluk, içsel tükeniş… Bunlar bir araya geldiğinde, insanın iç dünyasında karanlık bir çerçeve oluşuyor. Bu çerçeve de hayatın en güzel detaylarını bile gölgede bırakıyor.


Bir fotoğrafın bozulması için büyük teknik hatalara gerek yoktur. Küçük bir ihmal, küçük bir kayıtsızlık yeterlidir. Diyaframı bir tık yanlış ayarlarsınız, ışığı takip etmezsiniz, netliği hafifçe kaçırırsınız ve o an gider. Hayatta da öyledir; ilişkiler büyük kavgalarla değil, küçük “boşver”lerle, “sonra bakarım”larla, “bugün ilgilenemem”lerle yavaş yavaş zedelenir. Ve zamanla, ruhun histogramı kararır, duygular soluklaşır.
Fotoğraf bize bir şey daha öğretir: umursamak, bir görüntüyü kurtarır. Bir ışık çizgisini, bir dokuyu, bir bakışı, bir anı yakalamak… Hayatta da aynı. Bir cümle, bir ilgi, bir samimi dokunuş, bir yüzünü dönme hâli… Hepsi insanı yeniden hayata bağlar. Umursamak, aslında başkalarından önce insanın kendine yaptığı bir iyiliktir. Kendi karanlığımıza bir ışık yakmak, kendi bulanıklığımızı netleştirmek, kendi varlığımızı yeniden keşfetmektir.


Bugün dünya çok gürültülü. Herkes bir yerlere yetişiyor, herkes bir şeyleri kovalıyor, herkes hızlı. Ve belki de bu yüzden herkes biraz yorgun, biraz sessiz, biraz yaralı. Fotoğraf işte tam da burada devreye giriyor. Bize unutturulan o basit gerçeği hatırlatıyor: görmezsen geçer, umursamazsan solup gider, ilgilenmezsen hayatın en güzel tarafları bile karanlıkta kalır.


Ben yıllardır diyorum ki dostlar, fotoğraf insanın kendine tuttuğu bir ayna. Ve o aynada gördüğümüz en büyük sorun ne teknik bir eksik ne de estetik bir hata. Asıl büyük sorun, insanın içindeki umursamazlık gölgesi.
Ama en güzel yanı şu ki, her fotoğraf, her an, her gün yeniden çekilebilir. İnsan ister ve umursarsa kendi karanlığından çıkabilir. Yeter ki bir kez daha netlemeyi deneyelim, bir kez daha ışığa dönelim, bir kez daha umursayalım.