Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren ile bir söyleşi yapmış Ahmet...

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren ile bir söyleşi yapmış Ahmet Taşgetiren de bu söyleşiyi Karar gazetesindeki köşesine taşımış. Bu söyleşide Cemil Çiçek “dünya örneklerine bakıldığında, 30 yıl, 40 yıl tek başına iktidar olanların yönettiği ülkeler, genelde İslam ülkeleri, Esed’lerin Suriye’si, Saddam’ın Irak’ı, Mübarek’in Mısır’ı ortaya bir başarı örneği koyamadılar.

Buna karşılık 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da nerede ise bütün ülkeler koalisyonlarla yönetildiler. Halen de çetin koalisyon süreçlerine rağmen Avrupa’da istikrar darmadağın olmuyor.” Demiş

Cemil Çiçeği doğrulayan iki örneği de ben Türkiye’den vereyim. Bunlardan birincisi Kıbrıs Barış harekâtı Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan çok farklı siyasi görüşlerin temsilcisi olsalar da CHP ve MSP arasında bir koalisyon kurulmuştu ve bu koalisyon hükümeti Amerika Birleşik Devletlerinin şiddetli muhalefetine rağmen Kıbrıs’ta süren mezalimi ortadan kaldırabilmek için bir savaşı göze alıp, başarı ile icra edebilmişlerdi.

Bir diğer örnek ise DSP, MHP ve ANAP tarafından kurulan son koalisyon hükümetidir. Türkiye’nin en kalabalık sanayi bölgelerini art arda vuran iki çok şiddetli deprem ile bu hükümet başa çıkabilmiştir. Biri Ağustos ortası ve diğeri kasım başında kış gelirken meydana gelen bu depremlere rağmen kimse aç açık, ortada bırakılmamış, kış kıyamette kimse soğuktan donmamıştı. Ayrıca bu koalisyon hükümeti Özal, Demirel, Çiller, Erbakan, Yılmaz hükümetleri zamanında biriken ekonomik sorunları çözecek çok ciddi önlemleri alma fedakârlığını da gösterip daha sonra AKP iktidarının yararlanacağı o istikrarlı dönemi oluşturacak yapısal değişiklikleri de gerçekleştirmeyi başarmışlardı.

Oysa gene ülkemizde Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Partinin tek başına iktidarı 1958 moratoryumu ile sonuçlanmış ve Türkiye borçlarını ödeyemeyeceğini belirterek iflasını açıklamıştı.

Dünyadan başka örneklerde vermek mümkün Hitler, Mussolini, Salazar, Franko, Çavuşesku, Pol Pot, Pinochet, Noriega, İdi Amin, Zeynel Abidin Bin Ali ve daha birçok örnek sayılabilir.

Bu olumsuz ve birçok insanlık suçuna sahne olmuş örneklerin hepsinde uzun yıllar hüküm sürmüş, denge ve denetleme mekanizmalarının olmadığı tek adam rejimleridir. Hiç biri de ülkesini kalkındıramamış ve bir başarıya imza atamamıştır.

Oysa koalisyonlar bir taraftan ortak aklı işletirken diğer taraftan da denge ve denetleme mekanizmaları ile güçler ayrılığı ilkesinin daha iyi çalışmasına neden olmaktadırlar.

Demokrasinin olmadığı tek adam rejimleri dışarıdan bakılınca istikrarlı görülebilir fakat bu görüntü son derecede aldatıcıdır. Demokrasinin olmadığı ülkelerde siyasi tartışma ve gerilimler yer altına inerek iktidarın hışmından saklanır. Bu ülkelerde toplumsal basınç aynı bir düdüklü tencerenin içinde kaynayarak yüksek basınç üreten suya benzer. Düdüklü tencereye de baktığınızda dışarıdan pek bir şey fark edemezsiniz, hele hele birde basınç tahliye supapları bozulmuş ya da tıkanmışsa dışarıdan hiçbir şey görülmez ama basınç ağır ağır yükselir ve hiç beklenmedik bir anda düdüklü tencere patlar etrafı da yakar yıkar. Kapalı ve diktatörlükle yönetilen toplumlarda aynı bu duruma benzer dışarıdan baktığınızda sahte bir durgunluk ve istikrar vardır ama basınç birikmektedir.

Oysa açık ve demokratik toplumlar ocağa konmuş tencere gibidir hareketi görürsünüz; su kaynar, buharlar çıkar ama basınç birikmez ve bir tencere asla patlamaz.

Sonuç olarak asli mesele bir ülkede iktidarın denetlenebilmesi yanlış yapmasının ve suç işlemesinin engellenmesidir. Bir iktidarın süresi uzadıkça ve gücü tekilleştikçe genellikle işler kontrolden çıkar, iktidarlar yanlış yapmaya ve suç işlemeye başlar. Bu noktada ellerindeki gücü kaybedip yargılanmaktan korkan iktidarlar gittikçe daha baskıcı olur ve şiddete daha çok başvurur, daha çok suç işler ve bir kısır döngü başlar ta ki toplum patlayana kadar…

Sonuç olarak Cemil Çiçek hem deneyimli bir siyasetçi ve hem de kıdemli bir hukukçudur, başta iktidar partisi olmak üzere herkes uyarılarını dinlemelidir.