Kadim zamanlardan beri her hükümette üç çok önemli bakanlık vardır ve bu bakanlıklar; içişleri bakanlığı, dışişleri...

Kadim zamanlardan beri her hükümette üç çok önemli bakanlık vardır ve bu bakanlıklar; içişleri bakanlığı, dışişleri bakanlığı ve maliye bakanlıkları olarak sıralanır.

Bu bakanlıklarda makam koltuklarını işgal edenler daima en ciddi, bilgili, popülizmden uzak ve liyakat ehli kişiler olmak zorundadır.

Bu makamlarda oturanlar her laflarını kırk kere düşünüp, tartıp öyle sarf etmek zorundadırlar.

Özellikle içişleri bakanlığı ülke içi güvenlik, yerel yönetimler ve kamu yönetimi açısından en önemli bakanlıktır. Valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, jandarma ve emniyet birimleri bu bakanlığa bağlı olarak hizmet verir. İçişleri bakanlığı asla partizanlık güdemez, gütmemelidir! Bu bakanlık her bir yurttaşa eşit davranmak ve eşit hizmet vermek, sorumlu davranmak zorundadır.

Diğer yandan içişleri bakanlığı kamu güvenliği gibi deneyim, bilgi ve liyakat gerektiren bir özel alandır kamu güvenliği konusu hakkında bilgi ve deneyimi olmayan birinin bu noktada başarılı olması mümkün değildir.

Peki, İçişleri bakanlığına paraşütle inen Süleyman Soylu bu makamı hakkıyla doldurabilecek bilgi, beceri ve deneyime sahip, liyakat ehli bir politikacı mıdır?

Bu konu çok su kaldırır ama kendisi bile “Ben ömrümde bir tek güvenlik makalesi okumamış bir adamım. Okumadım yani. Ben içişleri bakanlığı ile ilgili bir şey biliyorum dersem yanlış olur.” Demiştir, sanırım bilgi, deneyim ve liyakat konusu kendisinin bu sözleri net olarak ortadadır, bizim ayrıca bir şey dememize gerek yoktur.

Peki, Soylu herkese eşit davranan, partizanlık yapmayan bir politikacı mıdır?

Elbette hayır, hatta her topa giren, bir çok konuda siyasi amigoluk yapan ve durmadan polemik yaratan bir politikacı olarak bilinir.

Soylu’nun bu tarzı son olarak İstiklal Caddesindeki patlamanın hemen akabinde ortaya çıktı, kendisi “Biz, bize verilen mesajı biliyoruz, bize verilen mesajı aldık. Tekrar altını çizerek ifade ediyorum: Amerikan Büyükelçiliği’nin taziye dilemesini kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Kobani’yi, terör bölgelerini besleyen ve oradan Türkiye’nin huzurunu bozmaya çalışan bu anlayışa, kendi senatolarından para gönderen bir devletle müttefikliğimiz elbette tartışılmalıdır.” Şeklindeki bu saldırıdan dolayı Amerika Birleşik Devletlerini doğrudan sorumlu tutan sözleri ile yeni bir polemik daha yaratmış bulunmaktadır.

Soylu bahse konu saldırının ‘asıl faili’ olarak ABD’yi göstermiş ve “Bugün ABD tarafından yayınlanan taziye mesajının da katilin olay yerine ilk gelenlerden biri olduğu gibi bir değerlendirmenin esas olduğunu düşünüyorum.” Demişti.

Şimdi bu sözler ülkedeki en önemli, ciddi ölçüde bilgi ve yetki sahibi bir bakandan geliyor kahvede ahkâm kesen bir çokbilmişten değil!

Eğer Soylu’nun bu sözleri gerçekse ve bu saldırının arkasına cidden Amerika varsa demedi demeyin bu açıkça bir savaş sebebidir!

Yok, eğer Soylu bu sözleri beceriksizliğini örtmek ve iç politikaya malzeme devşirmek için sarf ediyorsa uluslararası kriz yaratacak bir tartışmanın fitilini ateşlemiş, son derecede sorumsuzca laflar etmiş demektir.

AKP cenahından Soylu böyle sorumsuzca laflar ederken Recep Bey 6 kişinin hayatını kaybettiği İstanbul saldırısıyla ilgili, “geçmiş olsun” mesajı gönderen Amerika Birleşik Devletleri dâhil tüm ülke temsilcileri ve uluslararası organizasyonlara teşekkür etti.

Erdoğan’ın resmi Twitter hesabından yapılan paylaşımda, Türkiye’ye başsağlığı dileyen ülkeler arasında ABD’nin de bayrağı olduğu görüldü. Erdoğan, taziye dileklerini ileten ülkelere teşekkür ettiği paylaşımında: “İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen terör saldırısına tepki gösteren, acımızı paylaşan, başsağlığı dileğinde bulunan tüm ülkeler ile uluslararası organizasyonlara şükranlarımı sunuyorum.” İfadesini kullandı.

Şimdi ortada bir hükümet, tek parti ama birbirinin tam tersi iki açıklama var. Vatandaş olarak beklentimiz İktidarın bu çelişkiyi ortadan kaldırmasıdır.

Bu iş çocuk oyunu değil; Soylu bu kadar önemli bir konuda ciddi bilgisi olmadan ithamda bulunuyor ve ulu orta boş beleş konuşuyorsa derhal görevden alınmalıdır.

Yok, eğer ithamlarında haklı olduğunu düşünüyorsa bu kadar önemli bir konuda sözünü yere düşüren, kendisini yalanlayan, kendisinin katil olarak suçladığı ABD’ye teşekkür eden Recep Bey’e tepki koyup İçişleri Bakanlığından derhal istifa etmelidir.