Modern iş dünyasında para, pek çok kişinin ana motivasyon kaynağı haline gelmiş durumda.
Maaş çekleri ve bonuslar çalışma saatlerimizi belirleyen, motivasyonumuzu şekillendiren temel faktörler haline geldi. Ancak bu durum iş kalitesini ve bireysel memnuniyeti olumsuz yönde etkiliyor.
İşin sadece para kazanmak için yapıldığı bir dünyada iş ahlakı ve mesleki tatmin giderek daha nadir bulunan değerler haline geliyor.
Yaratıcılığın azalması, iş tatmininin düşmesi ve genel olarak iş ahlakının erozyona uğraması gibi sorunlar bu durumun yansımaları arasında. Çalışma ortamında her geçen gün daha da yaygınlaşan bu eğilim, “işini severek yapma” kültürünü zayıflatıyor. Çalışanlar arasında yüksek iş stresi, tükenmişlik ve iş yerinde memnuniyetsizlik artmakta. İşini yalnızca finansal bir kazanç olarak gören bireyler genellikle görevlerine minimum düzeyde enerji harcarlar. Bu durum hem bireysel hem de kurumsal anlamda kaliteyi düşüren bir etken olarak karşımıza çıkıyor.
Çalışanların gösterdiği azami çaba, işlerindeki başarıyı ve dolayısıyla şirketin genel performansını doğrudan etkiler.
Kaliteyi yükseltmenin yolu ise motivasyon kaynaklarını çeşitlendirmekten geçiyor. İşverenlerin maddi teşviklerin yanı sıra çalışanların iş tatminini, kariyer gelişimini ve öğrenme fırsatlarını ön planda tutmaları gerekiyor. İşe alım süreçlerinde adayların mesleki tutkuları ve işe olan ilgileri teknik yeterlilikleri kadar değerlendirilmeli. Gerçekten de iş dünyasında tutku ve kalite uzun vadeli başarının sürdürülebilir anahtarlarıdır. İşini sevgiyle yapan bir çalışan hem kendine hem de şirketine değer katar.
Sektör ne olursa olsun işini tutkuyla yapan bireyler sadece finansal başarıyı değil aynı zamanda iş doyumunu ve kişisel gelişimi de hedefler. İş dünyası para ile tutkuyu dengeleyerek hem bireylerin hem de kurumların daha sağlıklı bir çalışma ortamına kavuşmalarını sağlayabilir. Bu dengenin sağlanması şüphesiz ki bireyleri de işletmeleri de daha parlak bir geleceğe taşıyacaktır.