EBRU APALAK

 Sanat, kişisel hikâyelerin ve toplumsal gerçeklerin iç içe geçtiği bir anlatım biçimi. İlhan Harun Can hem bir eğitimci hem de bir sanatçı olarak bu anlatımın farklı yönlerini keşfediyor. İstanbul’da resim öğretmenliği yapan ve atölyesinde üretimlerini sürdüren Can, sanatsal yolculuğunda doğa, insan figürleri ve monokromun etkileyici atmosferine odaklanıyor. Can’la sanat anlayışını, üretim sürecindeki dönüşümleri ve sanatın toplumsal rolünü konuştuk.

İnci Taneleri'ne Kamil Güler geliyor İnci Taneleri'ne Kamil Güler geliyor

- Sanat hayatınıza nasıl başladınız ve sizi bu yola çıkaran en önemli etken ne oldu?

- İlhan Harun Can: İstanbul’a 2012'de resim öğretmeni olarak Millî Eğitim Bakanlığı'na atandım. Ortaokulda öğretmenlik yapıyorum. 2012’den beri aktif olmasam da son üç yılda çok aktif bir şekilde resim yapmaya devam ettim, hâlâ devam ediyorum. Atölyem İstanbul'da. Üretimim, her şeyim İstanbul'dan.

- Eserlerinizde en çok hangi temalara odaklanıyorsunuz?

- İlhan Harun Can: Eserlerim dönemsel farklılıklar yaratıyor. Eserlerimde genellikle kadın ve deniz temalarına odaklandım. Ardından monokromun insan psikolojisi üzerindeki etkilerini derinlemesine inceledim. Hem dinginliği hem rahatlık vermesi hem de insana zamansız sunum yapması başka bir boyuta götürdüğünü düşündüm. Sonra resimlerimi, deniz manzaralarını tamamen monokroma çevirdim. Önlerinde yine insan vardı. Genelde Caspar’ın (Caspar David Friedrich) resimlerindeki gibi tek insanlar vardı. Son serim “Sonsuzluğun Şarkısı”nda figürleri çıkardım. Bir önceki seride figürler vardı. Zaten “Sonsuzluğun Şarkısı” bitti. Şu an “Nefes Al” serisinden devam ediyorum.

“DÜNYADAKİ EN BÜYÜK İKTİDARLAR SANATTAN KORKARLAR”

- Günümüz Türkiye'sinde sanatın toplumsal rolü hakkında ne düşünüyorsunuz? Sanatın dünyada bir değişim aracı olabileceğine inanıyor musunuz?

- İlhan Harun Can: Tabii ki inanıyorum. Sanatın varoluşundan beri nesiller boyunca, sanat her zaman belli bir zümrenin oyuncağı gibi görünse de aslında sanat çok etkili bir silahtır. Dünyadaki en büyük iktidarlar sanattan korkarlar. Bunun en basit örneğini Nazilerden verecek olursak Naziler kendi bulundukları topraklarda sanatı yasakladılar. Çünkü sanatın hem birleştirici hem de aydınlatıcı yüzünün farkındaydılar.

- Öğretmenlik yaparken sanatsal üretimlerinize de devam ediyorsunuz. İkisini bir arada yürütmek zor oluyor mu?

- İlhan Harun Can: Olmuyor. Çocuklar o kadar tatlı ve güzeller ki. Çocuğu alıyorum beşinci sınıftan, dört yıl boyunca orta sona kadar devam ediyoruz. Dört yılda çocuğun sanatsal gelişimine katkıda bulunmak çok güzel bir his. Onların bana vermiş olduğu enerji apayrı bir his. O enerjiden de besleniyorum. Resimlerimde zamanla çocuk resimleri görmeniz de mümkün.

TÜRKİYE’DE RESİM DERSİ İLK VE ORTA ÖĞRETİMDE HÂLÂ BİR SAAT

- Sizce Türkiye'de ilk ve orta öğretimde resim eğitimine yeterince önem veriliyor mu?

- İlhan Harun Can: Verilmiş olsa tek bir saat olmaz. Çocuk haftada 30 saat eğitim görüyor. Otuz saatin sadece bir saati görsel sanatlar.

- Yıllar içinde sanat anlayışınız ve üslubunuz nasıl değişti? Sizi en çok neler etkiledi?

- İlhan Harun Can: En çok etkileyen olay boşanmam oldu. Eşimden boşandıktan sonra çok daha yoğun bir şekilde resim yapmaya başladım. Önceleri hep eşimi resmettim. Hatta bir ara bayağı ara vermiştim. Hasan Pehlivan ve Alican Leblebici arkadaşlarımın desteğiyle yeniden resim yapmaya başladım. Eşimin portreleriyle başladım. Onlarla devam ettim. Figürlerimde o vardı. Sonra şu an görmüş olduğunuz “Sonsuzluk Serisi” ve “Nefes Al” serisi siyah beyaz yani monokrom resimlerle ve dalgalarla devam ediyorum.

“YAĞLI BOYA RESİMLERİ ANKARA'DA ÇOK İLGİ GÖRÜYOR”

- İstanbul'da sanat üretmek nasıl bir deneyim? İstanbul'daki yerel sanat ortamı sizi nasıl etkiliyor?

- İlhan Harun Can: Eğer sorunuz İstanbul'daki sanat ortamını Ankara’yla kıyaslamaksa Ankara'da pentür (yağlı boya tabakaları) işleri çok fazla ilgi görüyor. Bu yüzden birçok sanatçı arkadaşım pentür üzerine işler yürütüyor. İstanbul'daysa bir kavramsal yapıyı daha fazla araştırıp resimlerinde onun üzerine inşaat yapıyorlar. Sadece resmi boyamak değil, resimlerde bir metin bulunuyor. O metni okuduğunuz zaman resmi çok daha iyi anlıyorsunuz ve sana bir şeyler öğrettiği gibi sana bir şeyler de katıyor.

“ÖĞRENCİLERİME KOLEKSİYONER OLMALARINI ÖNERİYORUM”

- Türkiye'de sanatsal üretimde bulunmak çok zor ve yıllar geçtikçe daha da zorlaşıyor. Sanat yolculuğuna çıkmaya hazırlanan gençlere ve öğrencilerinize neler tavsiye ediyorsunuz?

- İlhan Harun Can: Öğrencilerime sanatı yapamasalar bile her zaman koleksiyoner olmalarını öneriyorum. Koleksiyonerlik demek sadece resim ya da eser satın almak demek değil. Kapak, pul, taş, uçlu kalem koleksiyonu da yapabilirsin. Ama hayattan zevk alabilmek için bir şeyin koleksiyoneri olmak lâzım. Ülkemizde insanların kapılarının önlerinde çeşit çeşit arabaları, çeşit çeşit evleri, eşyaları olabilir. Ama hiçbiri böyle bir zenginliğe sahip değil. Hiçbirinin evinde hâlâ resim ya da bir eser göremiyoruz. Yani nitelikli insan dediğimiz nitelikli derken özellikle iş insanlarından bahsediyorum. Evlerinde baskı resimler görebiliyorsun. Az önce bir arkadaşım Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılmış olan yüzlerce, binlerce resmin hepsinin yurt dışında olduğunu söyledi. Bunun sebebi; o dönemde koleksiyonerlerin buna sahip çıkmaması, Avrupa'daki ya da yurt dışındaki insanların gelip buradan hep resimleri satın alıp oraya götürmesiyle başladı. Kendi sanat tarihimizi birçok resim için hâlâ sadece kitap sayfalarından, fotoğraflarına bakarak ya da oralara giderek görebiliyoruz. Bunlar kendi tarihimiz. Yarın öbür gün, bundan yüzyıl sonra da bu olayı bir daha yaşamamak için insanların resim satın alması gerekiyor. İnanın bana resim satın almak çok zor bir meşgale değil. Bugün beğendiğiniz bir resmi bir yaz tatilinde bir tık alt yıldızlı bir otele gitseniz de alırsınız. Mesele Türkiye'nin ya da dünyanın önde gelen sanatçılarından eser almak değil. Mesele ilk başta onun tadına varmak. Şu fuarı gezsinler. Her bütçeye göre illaki eser vardır. Eserlerden birini alsınlar, karşısına geçsinler. Evine assınlar, izlesinler. Koleksiyoner olsunlar. Bu ülkedeki sanat anlayışı koleksiyonerlikle artacak.

- Yeni medya sanatçıların izleyicilere ulaşmasını kolaylaştırıyor mu sizce?

- İlhan Harun Can: İlla ki kolaylaştırıyor. Yeni medyadan ziyade insanların sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanması da sanatçılara ulaşımı kolaylaştırıyor. Sonuç olarak herhangi biri bir eseri paylaştığı zaman -story de olsa- 100 kişi izliyorsa, o sanatçının eseri 100 kişide dolaşıma girmiş oluyor.

- Gelecek projelerinizden söz eder misiniz?

- İlhan Harun Can: Monokrom üzerinden devam edeceğim. İki yıldır çalışıyorum. Birkaç yıl daha zevk alacağımı düşünüyorum. Severek yapmaya devam ettiğim sürece monokromlardan devam edeceğim. Bazı değişikliklerim var. Şu an “Nefes Al” serisindeyim; dalgaların daha yoğun olduğu bir seri. Puslu, sisli manzaralar yapmayı planlıyorum. Melankoli diyebilirler. Melankoliyi seviyorum.

İLHAN HARUN CAN KİMDİR?

İlhan Harun Can, 1987 yılında Diyarbakır’da dünyaya geldi. 2006’da Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesi’nden, 2010’da ise Dicle Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun oldu.

İstanbul’da on üç yıldır Millî Eğitim Bakanlığı kadrosunda görsel sanatlar öğretmeni olarak çalışıyor.
Çalışmalarında, doğayla sürekli etkileşim hâlinde olan insanın gelişimini ve doğal koşullarda yaşadığı evrimi ele alıyor. İnsan bedenlerini gerçekçi formlarla birlikte kullanıyor.

Üretimlerinde eko-feminizm temalarına da sıklıkla yer veriyor.

“Suskun Su’’ isimli kişisel sergisini 2023’te Ankara’da Galeri Soyut’ta sanatseverlerle buluşturdu.

Art Weeks Istanbul 9. Edisyon, Contemporary Istanbul, Art Show: Galeriler Buluşması gibi birçok projede yer aldı.

Muhabir: Haber Merkezi