Hesap sormak açık bir deyişle; bir kimseyi yasa dışı, kural dışı, ahlaka aykırı, usulsüz davranış, uygulamalarından ve sözlerinden ötürü başta sorumlu olan siyasi iktidar, kişi ve kurumların sorumlularını sorgulamak demektir.
Kendilerini yakinen ilgilendiren konularda hesap sorması gereken halk yığınları sorumlulara hesap soruyor mu? Bir araştırma yapılsa halkın yüzde 70’e yakının hesap sormadığının ortaya çıkacağını tahmin ediyorum.
Hesap sorulmayan konulardan birini sizlere sunmak için bu yazıyı okuyanları 2010 yılının Ocak ayının 15’ine götürmek istiyorum. AKP halkta yarattığı umut sonrası iktidara gelmişti. Türkiye’de ne kadar Tekel Fabrikası varsa hepsini öldüm pahasına sattı.
Türkiye genelinde Tekel Fabrikalarında çalışan yaklaşık 30 bin civarındaki Tekel işçileri bir bir işten atılmaya başlandı.
İşte o tarihte bu Tekel vurgununa yeterli sesi çıkarmayan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’ya karşı Tekel işçileri ve onlara katılan diğer sendikalar, Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu'ya karşı istifa baskısı başlattı. İşçilerden gelen tepki üzerine Türk-İş yönetimi karıştı.
Türk-İş’in Ankara’da; “Ekmek, Barış, Özgürlük İçin Demokrasi ve Haklar Mitingi’ne” katılan Tekel işçileri, Türk- İş Başkanı Mustafa Kumlu'nun konuşmasında, ‘genel grev’ kararı almaması üzerine kürsünün bulunduğu platformu işgal etti.
Ardından Türk- İş Genel Merkezi'nde Kumlu'nun makamını basan işçiler, burada ‘Kumlu istifa’, ‘Kumlu buraya’, ‘Genel grev genel direniş’ sloganları attı.
Ankara Sıhhiye Apdi İpekçi Parkı'nda düzenlenen mitinge, başta CHP, İşçi Partisi, ÖDP, TKP olmak üzere çeşitli siyasi partilerinin temsilcileriyle birlikte DİSK, KESK, Türkiye Kamu Sen gibi konfederasyonların temsilcileri ile Halkevleri, Birleşik Kamu İşverenleri Sendikası ve birçok sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.
Öte yandan Ankara Garı'nda toplanan işçiler, ‘Tekel işçisi direnişin simgesi’, ‘Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek’, ‘Silkele Türk-İş düşecekler’ sloganları atıyorlardı.
Şu sloganlar meydanları inletiyordu; ‘Hani din kardeşiydik, niye siz villada biz sokaktayız’, ‘One minute Tayyip, tekel işçisine reva gördüğün 4/C yasası çok ayıp, bir daha da Ankara'ya gelmem’, ‘Limanlar vatandır, Özelleştirmeye hayır’, ‘Taşeronlaşmaya itfaiyeden hayır’, ‘Kahrolsun ücretli kölelik düzeni’, ‘İtfaiyede yatmadık vatandaşı satmadık’, ‘Yangında can kayıpları artacak, sorumluluk Kadir Topbaş'ın olacak’ yazılı döviz ve pankartlarla Sıhhiye Abdi İpekçi Parkı'na yürüdü.
Türk- İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, burada toplanan ve sayıları 50 bini aşan işçilere yönelik yaptığı konuşmasında; “Herkes bilsin ki Türk-İş belki her zaman gürlemez ama gürlediğinde yağar ve kuru gürültüye pabuç bırakmaz” dedi. Türkiye'nin bir yangın yerine döndüğünü ve emeğin büyük bir saldırı aldığını belirten Kumlu, “Emeğin ürettikleri, bu yangında haramiler tarafından talan edilmektedir.
Kumlu, konuşmasında AKP’nin Genel Başkanı RTE’yi, soygun düzenin ‘haramisi’ olarak nitelemişti. Kumlu, ‘Adaletsizlik her alanda hüküm sürerken, herkes bu adaletsizliğin karanlığı içine çekilmek istenmektedir. Ama rüzgâr eken, fırtına biçer” dedi.
İşçilerin gücünün temelinde para, kar, tahakküm olmadığını, güçlerinin temelinde inanç, masumiyet, savunduklarının haklılığı olduğunu belirten Kumlu, “Bizim gücümüzün temelinde, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına duyduğumuz saygı var ama emeğin en yüce değer olduğunu unutanlar, ara sıra bizim de ne olduğumuzu unutuyor.
İşte o zaman ne oluyor? Böyle meydanlara çıkıp, işte böyle hep birlikte ayağa kalkıp, ne olduğumuzu hatırlatıyoruz. Diyelim olmadı, daha ne yapıyoruz? Seçim zamanı sandık önümüze konduğunda, kırmızı kartı gösteriyoruz” diye konuştu. (Devam edecek)