Ben 2003 doğumluyum. Yani Z kuşağının tam ortasındayım. Biz doğarken dünya değişiyordu, büyürken krizler sıradanlaştı.şimdi ise gelecek kelimesi bize yabancı gelmeye başladı.
Herkesin dilinde “gençler şöyle”, “Z kuşağı böyle” lafları var ama bu lafların çoğu bizi değil, bizim etrafımızda dönen fikirleri anlatıyor. Bizi dinleyen çok az. O yüzden bu yazıyı sadece bir gazeteci gözüyle değil, bu çemberin içinden biri olarak yazıyorum.
Biz çocukken “büyüyünce ne olacaksın?” sorusu heyecan verirdi. Şimdi o soru bile bir yorgunluk sebebi. Çünkü hayal kurmanın bile bedeli ağır. Üniversiteye giriyorsun, mezun oluyorsun, ama sonra bomboş bir bekleyiş başlıyor. İş bulamazsan sorun, bulsan da geçinmek zor. Asgari ücretle ay sonunu getirmeye çalışan arkadaşlarım var. Ailesi destek olamayan gençler ise çoktan yurt dışı hayallerine sarıldı. Kimisi dil kursuna gidiyor, kimisi çalışma izni olan bir ülke araştırıyor. Ama aslında çoğumuz gitmek değil, burada yaşayabilmek istiyoruz. Çünkü burası bizim evimiz. Ama evimizde nefes alamıyoruz.
Geleceğe dair umut taşıyanlar hala var ama umut etmek için somut bir şey görmek istiyoruz. Mesela barınabileceğimiz bir ev, çalıştığımızda geçinebileceğimiz bir maaş, sözümüzün değer gördüğü bir ortam... Gençlerin talebi çok büyük şeyler değil aslında. Biz saray istemiyoruz, sadece sabit bir kirada yaşayıp kitap alabilecek kadar kazancımız olsun istiyoruz.
Siyaset bizden bahsediyor ama bizimle konuşmuyor. Seçim zamanı herkes “gençlerin oyuna talibiz” diyor ama seçim bitince unutuluyoruz. Temsil edildiğimizi hissetmiyoruz. Genç vekiller var ama çoğu sistemin bir parçası gibi konuşuyor. Bizim dertlerimizi bizim gibi anlatan kimse yok. O yüzden kendi alanlarımızı yaratıyoruz. Sosyal medyada dertleşiyoruz, mizah yapıyoruz, bazen sadece sessiz kalıyoruz. Çünkü bazen susmak bile bir tepkidir.
İnsanlar “gençler çok sessiz” diyor ama o sessizlikten ne fırtınalar geçtiğini bilmiyorlar. Bizim kuşak hayal kurarken değil, hayatta kalmaya çalışırken yoruluyor. Herkesin bize söylediği şeyler var ama kimse “Seni dinliyorum, anlat” demiyor. Oysa sadece duyulmak bile büyük bir rahatlık olurdu.
Ben de bu kuşağın bir parçasıyım ve her gün çevremde umut etmeyi yavaş yavaş bırakan insanları görüyorum. Gülüyorlar ama gözlerinde yorgunluk var. Şaka yapıyorlar ama alt metninde geçinememenin ağırlığı var. Herkes “bir gün bir şeyler değişir” diyor ama kimse o günün ne zaman geleceğini bilmiyor. Belki de bu yazı bir yerlerde okuyan birine “yalnız değilsin” demek için var.
Biz gençler olarak sadece konuşulmak değil, dahil edilmek istiyoruz. Sadece oy vermek değil, karar almak istiyoruz. Geleceği biz kuracaksak, sesimizi şimdi duymanız gerek.