Gençlik; Cumhuriyet’i ve hepimizi korumaya geliyor!

Okulun kapısı her sabah umutla açılır. O kapıdan giren her çocuk, sadece çantasını değil; hayallerini, kaygılarını ve yarınlarını taşır. Bir çocuk için okul, annesinden babasından sonra en çok güvendiği yerdir. Öğretmen, sadece ders anlatmaz; güvenin, saygının ve iyiliğin yaşayan hali olur. Sıraların, tahtanın kokusu; defter sayfalarının hışırtısı, öğretmenin gözlerinden süzülen güvenle birleşir. Çünkü bir çocuğun omuzlarındaki yükü hafifleten şey, öğretmenine duyduğu inançtır. Öğrencinin kalbinde öğretmene duyulan saygı, evde anne ve babaya duyulan güvenin devamıdır. Okul yalnızca bilgi öğreten bir bina değil; çocukların yüreğine cesaret, gözlerine ışık, geleceğine umut inşa eden bir yuvadır.

Eğitim, her şeyden önce güvenmeyi ve güven vermeyi bilmektir. Bahçelievler Halil Bekmezci Anadolu Lisesi’nde yaşananlar ise bu güvenin ne kadar kırılgan olduğunu sertçe hatırlattı. Daha önce öğrenciye şiddet uyguladığı ve sosyal medyada “mini etekli öğrencilere kendimi zor tutuyorum” ifadelerini kullandığı iddialarıyla açığa alınan biyoloji öğretmeni Erdinç Çakıroğlu’nun yeniden derse girdiği iddiası, öğrencilerin suskunluğunu bozdu. Tepki kısa sürede büyüdü.

“Tacizciye Geçit Yok!”

Okul bahçesinde toplanan öğrencilerin sesi önce fısıltıydı, sonra marşa dönüştü: “Tacizciye geçit yok!” Bu üç kelime, yıllardır görünmez kılınan mağduriyetlerin ve “artık yeter” diyen gençlerin kararlılığının simgesine dönüştü.

Eğitimde güven, öğrencinin hakkı! Öğrenciler topluca Andımızı okudu. Bu sadece bir ritüel değildi; eşitlik ve güven talebinin yankısıydı. Mesaj açıktı: Okullar bir yuva olmalı, herkesin korunma hakkı güvence altına alınmalı.

Öğrenci susmaz, adalet susmamalı! Gençlerin attığı sloganlar öfkenin ötesinde, adalet çağrısıydı. Haklı bir soru ortada duruyor: Bir öğretmen hakkında bu kadar ciddi iddia varken, okul nasıl güvenli kalacak? Soruşturmaların şeffaflığı, mağdurlara verilen destek ve okul topluluğunun bilgilendirilmesi bu sorunun cevabıdır.

Bir okulda güven zedelenirse, yalnızca birkaç öğrenci değil; bütün bir nesil etkilenir. Öğrenci derse girerken gölgeleri hisseder, kendini özgürce ifade etmekten çekinir. Oysa öğretmenliğin özü öğrencinin fiziksel ve ruhsal güvenini korumaktır. Bu güven çürürse, eğitim de çürür.

Toplumsal çağrı, bugün yükselen sloganlar bir uyarıdır: Eğitim alanları, hesap verilebilirlik ve şeffaflık talep ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı, okul yönetimleri ve ilgili kurumlar;
✔️Soruşturmaları hızlı, adil ve şeffaf biçimde yürütmeli,
✔️Mağdurlara psikolojik destek sağlamalı,
✔️Benzer olayların tekrarını engelleyecek somut önlemler almalıdır.

Her “sus” denildiğinde umut kırılır. Her “görmezden gel” talimatı, geleceğin bir parçasını gömer. Öğrencilerin attığı sloganlar ise açık bir çağrıdır: Güveni yeniden inşa etmeye, hataları düzeltmeye, eğitimi korumaya.

SONSÖZ
Okullar, çocukların ve gençlerin en savunmasız olduğu yerler olamaz. Eğer bir kurum eğitim vermeyi amaçlıyorsa; önce korumayı, dinlemeyi ve adaleti tesis etmeyi bilmelidir. Bugün Halil Bekmezci Anadolu Lisesi’nde yükselen sesler, yarını daha güvenli kılma çağrısıdır. “Tacizciye geçit yok!” diyen öğrenciler yalnız değildir. Toplumun vicdanı onların arkasındadır.