Her şeyin fiyatı artıyor, biz gençlerin hayatı da ister istemez bundan payını alıyor. Ev kiraları, faturalar, ulaşım, en basit market alışverişi bile artık ciddi bir yük. Daha yolun başında, kendi ayaklarımızın üzerinde durmaya çalışırken en büyük hayalimiz “geçinebilmek” oldu.

Eskiden gençliğin anlamı gezmek, yeni yerler görmek, hobiler edinmekti. Şimdi çoğumuz, dışarıda bir kahve içmeden önce iki kere düşünüyoruz. Çalışan gençlerin büyük kısmı maaşını daha eline almadan kiraya ve borçlara kaptırıyor. Çalışmayanlar içinse aileye bağımlılık arttı, bu da özgürlük alanını kısıtlıyor.
Hayaller kurmaya kalksak, çoğu zaman “bu şartlarda mümkün değil” diye geri çekiliyoruz. Yurt dışına çıkmak isteyen, başka bir hayat kurmak için yol arayan arkadaşlarımızın sayısı her geçen gün artıyor. Çünkü burada geleceğe dair güven hissetmek zorlaştı.

Ama yine de pes etmiyoruz. Çünkü gençlik dediğimiz şey, zor zamanlarda bile direnme gücü bulmak. Birlikte üretmek, paylaşmak, yan yana durmak bize umut veriyor. Ekonomik kriz bizim hevesimizi kırsa da hayallerimizi silemiyor. Bizim nesil, belki de tam da bu yüzden daha dayanıklı ve daha sorgulayıcı olacak.