Geçmişe özlem duygusu bazen öylesine yoğunlaşır ki, olanağınız olsa hiç duraksamadan özlediğiniz o günlere dönebileceğinizi sanırsınız. Oysa özlemini duyduğunuz, geçmişin tümü değil, yalnızca o zaman belleğinizde yer etmiş kimi yaşam kesitleridir. Örneğin, “nerede o eski bayramlar” diye söze başlayan ve birkaç on yıl öncesinin bayram günlerini coşkuyla anlatanlar, gerçekte geçmişteki bayram günlerine değil, çocukluklarındaki bayramlara özlem duymaktadırlar; çünkü çocuklar için bayramların anlamı yetişkinlerden çok farklıdır. Nitekim “nerede o eski bayramlar” diyenler belleklerini birazcık zorlasalar, eski bayram günlerinde de kimi yetişkinlerin aynı söylemi kullandıklarını anımsayacaklardır.

Geçmişe özlem duygusu yalnızca bayramlarla sınırlı değildir. Bazen, uzun zamandır yaşanan kentin ya da mahallenin eski günleri de özlemle anılır. O günlerden bu günlere zamanın mı yoksa bizlerin mi geçtiğini pek düşünmeden, özlem duyulan geçmiş yaşamdan çeşitli kesitler aktarılır, anılar tazelenir.

“Nerede eski Ankara” ya da “nerede eski Kızılay, Ulus, Tunalı” gibi sözlerle ifade edilen bu duygular, gerçekte o günlerdeki Ankara’ya, Ulus’a, Tunalı’ya duyulan özlemden çok, oraların bugün aynı keyfi vermemesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü oralar değişmiştir ama asıl değişiklik bizde olmuştur. Biz dahil, her şey değişirken, bunu aklımıza bile getirmeden, oraların değişmemiş olmasını arzularız. Oysa o yerlere geçmişteki özelliklerini kazandıran toplum değişmiş; üstelik kendindeki değişikliği yapılı çevreye de yansıtmıştır.

Kentsel çevrenin toplumsal ve iktisadi yapının mekâna yansımasıyla oluştuğu varsayılır. Kültürel, doğal ve fiziki koşulları göz ardı ettiği için bu varsayım, yapılı çevrenin biçimlenişini açıklamak için yeterli olmasa da kent mekânının oluşumunda ve biçimlenmesinde, toplumdaki egemen üretim ilişkilerinin belirleyici etkileri olduğu yadsınamaz.

Üretmeden kazanmanın on yıllardır marifet sayıldığı toplumumuzda, “köşe dönmenin”, büyük servet edinmenin en kestirme araçlarından birisinin kentsel araziden elde edilen haksız kazanç (rant) olduğunu bilmeyen kalmamıştır. Yıllardır yaşanan bu “köşe dönme” süreci, her köşesinde bize “geçmişe özlem” duygusu yaşatan bugünün kentlerini üretmiştir. Günümüzün Türkiye kentlerini, ülkemizdeki hastalıklı iktisadi ve sosyal ilişkiler bütününü görmeden eleştirmek geçmişe duyduğumuz özlemi derinleştirmenin ötesinde bir anlam taşımamaktadır.

Saptadığımız her sorunda, yalnızca geçmişe dönüp “neydi o günler” diyerek hayıflandığımız sürece, her birimiz bir Spartaküs, bir Şeyh Bedrettin, bir Pir Sultan Abdal olacak ve onların yaşadığı yenilgilerin bir yenisini de ruhumuzda bizler yaşayacağız. Onlar da geçmişe duydukları özlemle ayağa kalkmışlar ve geriye dönülürse mutlu olacaklarını düşünmüşlerdi. O nedenle başaramadılar; ağır yenilgilere uğradılar.

Yaşanılan hiçbir sorunun çözümü geçmişte değildir. Geçmiş eskimiş, geride kalmıştır. Yaşamın yönü ileriye doğrudur. Bugünün sorunlarını ve bunların nedenlerini saptadığımızda yapılması gereken, geçmişe özlem duygusuyla hüzünlenmek değil, yaşamın yönüne uyarak geleceğe dönmek ve yarını bugünden kurmaya başlamaktır. Ancak o zaman geçmiş belleğimizde güzel anılar olarak kalacak ve mutluluğu içinde yaşadığımız koşullarda bulacağız.

Geçmişi aratmayacak güzel bir bayram geçirmeniz dileğiyle…