Yazılarımı inceleyenler ve okuyanlar çok iyi bilir. Her yazımda, insan soyunun ana sorunlarının, şiddetsiz iletişim, örgütlenme,...
Yazılarımı inceleyenler ve okuyanlar çok iyi bilir. Her yazımda, insan soyunun ana sorunlarının, şiddetsiz iletişim, örgütlenme, demokrasi, adalet ve güvenlikle ilgili olduğu, bunun için; herkesin mutlu yaşayacağı, kimsenin kimseden üstün görülemeyeceği, ayırımcılık yapılmayacağı bir düzenin kurulması gerektiğini vurgularım. Bunların da sağlıklı bir anahtarı eğitim.
Bu yaklaşımımı kimse bir siyasal görüşün, bir siyasal öğretinin veya bir siyasal partinin alt başlığı veya hedefi olarak görmemeli, göstermemeli.
Yazının başlığına uygun ilk yorumumu, insan soyunun en ağır suçu ile ilgili yapmak istiyorum.
Eğer, ülkemiz Türkiye’de veya Dünyada; eğitim eğitim, iletişim iletişim ve demokrasi demokrasi, adalet adalet, güvenlik güvenlik olsaydı kimse öldürülmez, kimse kimseyi öldürmez, idamlar, işkenceler, silahlar, bombalar, gazlar, tabancalar, tüfekler, mayınlar, yumruklar, tekmeler, sopalar, coplar, kılıçlar,… olmazdı. Sadece, bıçaklar, baltalar, çekiçler, nacaklar, testereler ve benzerleri olurdu. Bu araçlar da, insanların, hayvanların ve doğal çevrenin yaşamını kolaylaştırmak için kullanılırdı, canlılara zarar vermek için değil. İnsan, hayal ettiğimiz insan olurdu. Hatta insanlara yerin üstündeki melekler denirdi. Yerin üstü cennet ve yaşayanlar da melek.
Eğer; eğitim eğitim, iletişim iletişim, demokrasi demokrasi, güvenlik güvenlik ve adalet adalet olsaydı, yoksul, aç, üşüyen, korkan, işsiz, milyarder, trilyoner olmazdı, insanlar arasında, gözle görülür ekonomik uçurumlar bulunmazdı.
Eğitimin her kademesi ve alanı, sağlık, barınma ve beslenme olanakları arasında büyük farklar bulunmazdı.
Eğitim ve sağlık hizmetleri ve kuruluşları, devlet ve özel diye ayrılmaz, köyler, kentler, bölgeler ve ülkeler arasında, insan soyunun utanması gereken farklar yaratılmazdı, eğer, eğitim eğitim, iletişim iletişim, demokrasi demokrasi, adalet adalet ve güvenlik güvenlik olsaydı.
Bunlar olsaydı, hiçbir yerde yalan, iftira, tehdit, hakaret, küfür olmazdı, koca koca insanlar şiddet dilini kullanmaz, yüzlerini, insan yüzünü ortadan kaldıracak kadar başka bir yüz haline getirmezlerdi.
Kutsal bir çatı olarak bildiğimiz TBMM’nde, halkın seçtiği bir milletvekili sandalyesinden hışımla kalkarak, koşarak, başka bir milletvekiline vurmaz, onu hastanelik etmezdi. Sabırla dinler, öfkelenmez, duygularını yönetir, söz alır ve kürsüden, şiddet dili kullanmadan yanıt verirdi.
Bunu hangi ortamların etkisi ve katkısı ile yapardı? Eğer, eğitim eğitim, iletişim iletişim, demokrasi demokrasi, adalet adalet ve güvenlik güvenlik olsaydı. Yerin üstündeki melek niteliklerini kazanabilseydi, kazandırılabilseydi.
O yazdıklarım olsaydı, inanın savaşlar, salgın hastalıklar, fetihler, işgaller, sağ veya sol siyasal görüşler, ırkçılık, aşırı milliyetçilik, Kovid-19 salgını hiç olmazdı. Eğitim, sağlık, iletişim, demokrasi, temiz ve yeşil bir Dünya için olur, milyarlarca insanın gözyaşı akmazdı.
Eğer, eğitim eğitim, iletişim iletişim, demokrasi demokrasi, adalet adalet ve güvenlik güvenlik olsaydı, uzak veya yakın çevrenizde gördüğünüz veya duyduğunuz olumsuzluklar yaşanmazdı. Herkesin gözleri gülerdi, selam vermeden kimse kimsenin yanından geçmezdi.
Dahası da var. Türkiye’nin toprakları, suları, denizleri, dağları, ovaları, yolları, tarihsel alanları ve yapıtları, daha ekleyebileceğimiz birçok değeri, halkımız tarafından küllüğe ve çöplüğe çevrilmezdi. Her yer çöp ve sigara izmaritleri ile dolu olmazdı. Kalabalıklarda, duraklarda, hastane, okul ve üniversite bahçelerinde, başkasını zehirleyecek şekilde sigara içilmezdi. Üstelik bir de rastgele yere atılmazdı sigara izmaritleri.
Kadına ve çocuğa şiddet, kadın ve çocuk cinayetleri, tacizler, tecavüzler, insan ticareti, kaçakçılık, baskılar olmazdı. Her kadın veya erkek, sevgi temelli evlilikler kurar, başlık parası denen ayıp uygulamalar, sona ererdi demiyorum, hiç olmazdı zaten.
Buraya değin yoruldunuz mu, “Dost Dili” köşesi ile verdiğim örnekler arasında uyum sağlamakta zorlandınız mı? Yazının devamını sizlere bıraksam, öyle örnekler yazar, öyle yorumlar yaparsınız ki, Sonsöz Gazetesi’nin bir sayısı bile yetmez kanımca. Dünya ve ülkem Türkiye, o kadar çok olumsuz örneklerle dolu ki, dolduruluyor ki, yürek dayanmaz.
Eğitimimiz eğitim olsaydı, insanlar arasında çok da iyi bir iletişim sağlanırdı. Böyle bir eğitim ortamında da, Mersin’de, 12 yaşındaki bir kız öğrenci, 12 yaşındaki diğer bir kız öğrenciyi bıçak darbeleriyle yaşamından koparmaz, büyümekte olan bir beden, bir can toprağa verilmezdi.
Yine eğitimimiz eğitim olsaydı, Çorlu tren faciası yaşanmazdı.
Dere yataklarına binalar, yollar, okullar, ibadethaneler yapılmaz, sel baskınları yaşanmazdı, can ve mal kayıpları olmazdı, sulara annelerin babaların gözyaşları karışmazdı.
Eğer, eğitim eğitim, iletişim iletişim, demokrasi demokrasi, adalet adalet ve güvenlik güvenlik olsaydı, insana, hayvana ve çevreye yönelik şiddet olmazdı, olursa da daha büyük mücadeleler verilir, çok kısa sürede önlenirdi.
Dahası, doğaya, kırsalda veya kentlerde yaşayan hayvanlara yönelik şiddete karşı, yerel yönetimler, kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler bu kadar duyarsız kalamazlardı. Adeta izliyor duruma düşmezlerdi. Çünkü, oradaki insanlar, ailelerinde ve okullarında eğitim almış, iletişimi, katılmayı, paylaşmayı, masalardan kalkmayı, demokrasiyi ve adaleti öğrenmiş olacaklardı.
Umudu yitirmeden, örgütlü birlikteliği sağlayarak; eğitimin eğitim, iletişimin iletişim, demokrasinin demokrasi, adaletin adalet ve güvenliğin güvenlik olduğu bir Türkiye ve Dünya hayali ile çalışmalıyız.
Şiddetin değil, sevgi, saygı, şefkat, hoşgörü, dostluk ve barışın yaşandığı bir Türkiye ve Dünya için, her zaman ve her yerde, kadın-erkek, anne-baba birlikteliğinde; eğitim, iletişim, örgütlenme, demokrasi, adalet, can güvenliği ve sosyal güvelik…
Haydi, yerin üstündeki melekler, silahsız ve şiddetsiz birlik olun, gazeteci-yazar Bekir Coşkun’un dediği gibi okul olun.
İşte yerin üstündeki melekler, işte yerin üstündeki cennetler. Kesinlikle, yerin üstündeki melekler, yerin üstünü cennet haline getirecekler.
Ne mutlu böyle bir dünyayı ve evreni başaracaklara, göreceklere, yaşayacaklara ve yaşatacaklara!