İstanbul’da meydana gelen son deprem bir gerçeği yeniden, acı bir şekilde hatırlattı: Bu topraklar, fay hatları üzerinde kurulu. Her sarsıntıdan sonra aynı cümleler kurulur, aynı korkular yaşanır ve ne yazık ki aynı ihmaller sürer. Ancak bu kez dikkat çeken başka bir durum var: “Arsa alın, tarla edinin” diyerek önlem çağrısı yapanlara karşı gösterilen haksız tepkiler.
Bazı insanlar, bu çağrıları fırsatçılık olarak yorumluyor. Oysa bu ifadeleri dile getirenler genelde satıcı değil, sahip oldukları güvenli alanı çoktan edinmiş, başkalarının da aynı imkâna ulaşmasını isteyen insanlar. Yani mesele satış değil, bilinç. Dert, para kazanmak değil; hayatta kalmak.
Şunu unutmamak gerekir: Bir felaket anında, 300-500 metrekarelik bir toprağın üzerinde başını sokabileceğin bir konteynerin olması, sana milyonların sağlayamayacağı bir güvenlik sağlayabilir. O gün geldiğinde, ne kira ne daire ne de mevduat hesabı çare olur. Çare, üzerine ayak basabileceğin bir toprak parçasıdır.
Bugün 200-300.000 bin TL’ye alınabilecek bu tür araziler, belki seni şu anda zorlamaz. Ama gelecekte iki yönlü kazanç sağlar: Hem güvenlik, hem de değer artışı. Ancak buradaki vurgu “kazanç” değil; hazırlık, farkındalık ve sorumluluk üzerinedir.
Bu çağrıyı yapanlar, bir felaket anında “keşke” dememeniz için konuşuyor. Bugün alınacak küçük bir önlem, yarın büyük bir pişmanlığın önüne geçebilir. Kimse “deprem olduğunda satar, para kazanırsın” demiyor. Aksine, o gün gelirse bir yerin olsun diye söyleniyor bu sözler.
Bu ülkenin gerçeğidir deprem. Bunu inkâr etmek, göz ardı etmek ya da sadece duygusal tepkilerle karşılamak, bir sonraki acıyı büyütmekten başka bir işe yaramaz.
Toprak sadece yatırım değildir.
Toprak, ihtiyaç anında nefes alanıdır.
Toprak, bu topraklarda kalmanın, hayatta kalmanın teminatıdır.
Unutulmamalıdır ki;
Günün değil, geleceğin hesabı yapılmalıdır.
Ve gerçek bilinç, bir gün değil, her gün düşünmekle başlar.