Doğu Blokunun çökmesinden bu yana yaklaşık 30 yıldan az biraz fazla bir zaman geçti ve bu...
Doğu Blokunun çökmesinden bu yana yaklaşık 30 yıldan az biraz fazla bir zaman geçti ve bu gün gelinen noktada artık yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Demokratik rejimlerin egemen olduğu özgür dünya son 30 yıl zarfında demokratikleşmede ayak sürüyen otokrat rejimlere artık daha fazla tahammül göstermeyeceğini açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır.
Özellikle Diktatör Putin liderliğindeki Rus ordusunun bağımsız bir ülke olan Ukrayna’ya saldırması bardağı taşıran son damla olmuştur. Bu hamle Rusya’nın demokratik bir rejim inşa ederek özgür dünya saflarına katılacağına yönelik tüm umutları suya düşürmüş bulunmaktadır.
Bundan sonra dünya iki kutba ayrılacak ve her ülke hangi blokta, demokrasi blokunda mı yoksa otokrasi blokunda mı yer alacağını seçmek zorunda kalacaktır.
Türkiye bu noktada seçim yapmakta en çok zorlanacak ülkelerden biri olacaktır çünkü aşırı borçlu ve gelişmiş ülkelere aşırı bağımlıdır.
Fakat iktidarda olan AKP ve MHP ne yazık ki otokrasiye meyilli birer siyasi harekettir. Son yapılan anayasa değişikliği ile inşa edilen tek adam rejimi zaten denge ve denetleme mekanizmaları ile güçler ayrılığının yer almadığı tam bir otokrasidir. Eğer 2023 seçimlerini de AKP MHP ittifakı kazanırsa Türkiye’nin otokrat ülkeler kampına katılması zaten kaçınılmaz olacaktır, çünkü bu yönetim biçimi ile demokrat ülkeler arasında kendine yer bulamayacaktır ve elbette bunun çok ağır bir bedeli de olacaktır.
Şanghay İşbirliği Zirvesine katılan Erdoğan “Türkiye’nin, kıta ülkeleriyle iş birliğimizi ikili ve çok taraflı düzeyde daha da geliştirme iradesi katidir. Şimdi bundan sonraki süreç bu işin en ileri kademesine doğru atılacak bir adımdır. Hedef o.” dedi.
Erdoğan “Kastettiğiniz üye olmak mı?” şeklinde yöneltilen soruya ise “Tabii. Hedef o” şeklinde cevap verdi.
Şanghay İşbirliği Örgütü veya bilinen adlarıyla Şanghay Beşlisi ve Şanghay Paktı, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın 1996 yılında oluşturdukları uluslararası bir örgüttür. Örgüt 2001 yılında Özbekistan’ın katılımıyla üye sayısını altıya çıkarttı. 2017’de gerçekleştiren zirvede Hindistan ve Pakistan’ın da örgüte katılması ile üye sayısı sekize çıktı. Gözlemci statüsünde olan İran’ın 2021’de Şanghay İşbirliği Örgütüne tam üye olarak kabul edilmesi ile üye sayısı dokuza çıktı.
Enteresan bir detaydır ama üye ülkelerin başkanlarının, batı zulmüne karşı kravat takması yasaklanmıştır. Oysa bu üye ülkelerin Hindistan hariç herhangi birinde demokrasi ve insan haklarından söz etmek dahi mümkün değildir.
Özellikle Rusya Devlet Başkanı Putin son dönemde Hitlerin izinden yürümekte ve saldırgan bir faşist diktatörlük inşa etmektedir, Ukrayna’da yaptıkları bunun açık ve net bir kanıtıdır ama bu arkadaşlar kravat takmayarak batı zulmünü protesto etmektedirler.
Bakın demedi demeyin Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütüne katılması özgür dünya ile son bağlarını da koparıp atacaktır.
Peki, bu akıllıca bir iş midir?
Herhangi bir ülkenin demokrasi yerine otokrasiyi tercih etmesinin akıllıca bir iş olduğunu kim söyleyebilir?
Dünya tarihinde yaşanmış deneyimler demokrasi yerine otokrasiyi tercih eden her toplumun sonunun felaket olduğunu açık ve net olarak göstermektedir.
Kahve muhabbetlerinde Çin ya da Rusya gibi ülkelerin ekonomik ve teknolojik gücünün abartılmasına kanmayın. Bu gün dünyada en güçlü ekonomiler özgür dünyanın demokrasileri ve kaçınılmaz olarak teknolojik liderlikte bu ülkelerde.
Neden kaçınılmaz olarak dedim? Kaçınılmaz olarak dedim çünkü iyi eğitimli ve yaratıcı yönü gelişmiş bireylerin otokrat ülkelerde yaşamayı reddederek demokrasilere göç ettiği somut ve bilinen bir gerçektir. Bir ülke ne kadar otokrasiye teslim olursa o kadar çok nitelikli insan kaybedecektir, nitelikli insanların olmadığı bir ülkenin teknolojik başarı elde etmesi ise asla mümkün değildir.
Bu noktada otokrasilerin kaybedeceği aşikârdır, kaybedeceği aşikâr olanların safında yer almak, onlarla birlikte aynı fotoğraf karesine girmek akla mantığa uyar mı?