Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1923 yılında Kurtuluş Savaşı sonunda her ilden davet ettiği temsilcilerle Cumhuriyeti ilan etti.

Cumhuriyet, ulusun kendi yetki verdiği temsilciler aracılığıyla, milletvekilleriyle kendisini yönettiği bir devlet biçimidir.

Atatürk, Türkiye’nin il, ilçe ve köylerinde halkın ihtiyaçlarını, bu ihtiyaçların nasıl çözüleceğini tartışıp, bütçede gerekli finansmanların ayrılarak karşılanmasını; oradan seçilerek gelen milletvekillerinin sağlayacağını düşünmüştü. Bunun en iyi şekilde ancak cumhuriyetle gerçekleşeceğini bildiği için, devlet yönetimi biçimi olarak “Cumhuriyet”i seçti ve ilan etti.

Bugün hâlâ dünyada birçok devletin örnek aldığı, birçoğunun da benimsemeye çalıştığı bu yönetim biçimini kutlamak bana göre çok önemli.

Eskiden Türkiye’de Cumhuriyet Bayramı, Harp Okulu, Muhafız Alayı, Hava, Deniz ve Jandarma Komutanlıkları bandolarının muhteşem gösterileri ve çaldıkları marşlarla kutlanırdı. Hipodrom’da, frak giymiş, melon şapkalı Cumhurbaşkanının ayakta selamladığı ordumuzun her sınıfından askerlerin resmî geçidi yapılırdı. Zırhlı birlikler, hava kuvvetlerinin helikopterleri, paraşüt takımlarının gösterileriyle devam eden kutlamaların ardından fener alayları düzenlenir, illerde valiler Cumhuriyet baloları organize ederdi.

Bu törenlere katılanlar, Cumhuriyet’in ne olduğunu, onun sayesinde özgür, bağımsız ve bağlantısız bir ülkede yaşadıklarını daha iyi anlardı. Tüm Türkiye Türk bayraklarıyla donatılır, zafer geçitleri kurulur, insanlar 29 Ekim’de “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünün anlamını hissederdi. Cumhuriyet sayesinde, vatandaşlar kendilerini yönetecek vekilleri kendileri seçer, illerindeki sorunların onların aracılığıyla çözüleceğini bilirlerdi.

Cumhuriyet ilan edildiğinde halkın büyük bölümü okuma yazma bilmiyordu; insanlar savaştan çıkmış, yorgun, bitkin ve fakirdi. Atatürk, halka ne yapmaları gerektiğini göstermek, onları muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak için eğitime öncelik verdi. Büyük Türk milletinin zeki, çevik, ahlaklı ve çalışkan insanlardan oluştuğunu çok iyi biliyordu. Bu nedenle inkılaplar ve devrimlerle işe başladı. Ardından, halkın geçimini sağlayabileceği fabrikalar kurarak üretimi teşvik etti.

Atatürk’ün amacı, halkı üretime yönlendirmekti. Halk hem ekip biçerek kendi kazancını elde etti hem de ülke ekonomisine katkı sağladı.

Bugün halkın büyük bölümü ekonomik zorluklar yaşıyor. CHP’nin, halk ve millet ortaklığıyla Atatürk’ün izinden giderek, yeni üretim alanları oluşturması, halkı üretim yapmaya teşvik etmesi gerekmektedir. Halk, yardımlarla değil, kendi emeğiyle ürettiği malı satarak, alın teriyle helal kazanç elde etmelidir.

TFF Başkanı’na da teşekkür etmek isterim. Türk futboluna en büyük hizmeti, bahis olayını gündeme getirerek yapmıştır. Demek ki bu ülkeyi gerçekten seven, aldığı maaşı hak eden insanlar da var. Kendisini saygıyla selamlıyor, önünde saygıyla eğiliyorum. İyi ki Hacıosmanoğlu gibi insanlar var; onların sayesinde bu Cumhuriyet payidar kalacak ve dimdik ayakta duracaktır.

Bundan sonra iş, Cumhuriyet savcılarımıza düşmektedir.