Uzun süredir sağlık nedeni ile ayrı kaldım. Şu anda bir sorun yok, iyiyim. Ben her zaman “Ne oldum değil, ne olacağım demeli” derim. Çünkü yaşamın bu kadar riskli olduğu günler görmedim. Ülkede küçük yaşta uyuşturucu alanları kontrol altında tutabilmek neredeyse imkânsız.
Bağlantıları yurt dışına kadar uzanan çeteleşmeler artmış durumda. Birbirleriyle savaşıp üstünlük kurmak için liderlere kadar varan saldırılar ve cinayetler çoğalmış. İnsanların can güvenliği tehlikeye girmiş günler yaşıyoruz. Neredeyse İstanbul’da evden ayrılırken helalleşilen günlerin içindeyiz. Yeni torba yasada bazı caydırıcı maddelerle, küçük yaşta uyuşturucu bağımlısı olanlar da dikkate alınmalıdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu cennet vatanda huzur içinde yaşamamız, birbirimizi sevmemiz ve saymamız gerekir. İmkânları iyi olanların sıkıntıda olanlara yardım ettiği, dinimizin emrettiği zekât vecibesinin yerine getirildiği, fakir kimsenin kalmadığı günleri hasretle bekler olduk. Bu kadar imkâna sahip muhteşem Anadolu’da fabrikalar kurup iş imkânı yaratmak, 84 milyonun ihtiyaçlarını kendi bünyemizde karşılamak varken, insanların bunu yapmamalarını anlamak mümkün değil.
Her şeyi devletten beklemek yerine, insanların harekete geçip kooperatifler kurarak birlikte kalkınmalarını tavsiye ederim. Doğu Anadolu’da yaşadığımız depremde gece gündüz demeden insanların yardımına koşan, binlerce insana dokunan, kampanyalar düzenleyerek yaraları sarmaya çalışan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in kooperatif faaliyetlerinden dolayı zimmetle suçlanıp hapse atılması bana göre çok acı.
Kooperatiflerde, üyeler bugün 100 metrekarelik bir daireyi 1,5 milyona mal etse üyelerin yarısı “Çaldılar.” der. Bu yüzden bir araya gelip “ben” yerine “biz” olmaya çalışanlar hep zarar görüyor. Aklı olan çoğunluğun menfaatine olan bu birliktelik ruhu zedeleniyor; zararı da halk görüyor.
Bugün hangi devlet kurumuna ya da belediyeye gitseniz, yapılan ihalelerde kazanamayanlar “Çaldılar, rüşvet yediler, ihaleyi kendi adamına verdiler.” ithamıyla karşılaşıyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın ihaleleri ilanla duyurup açık olarak yapmasının nedeni de buydu. Kanunen hiçbir sorumluluğu olmamasına rağmen denetleme yapmamasını bahane edenler, belediyede aralıksız denetlemede bulunan mülkiye başmüfettişlerini bile görevlerini yapmamakla suçluyor. Bu, bana göre yanlış.
İçinde Allah korkusu olmayan, bir liralık işi on liraya ihale edenler, tüyü bitmemiş yetimin hakkını ihaleyi kazananlara yedirenler, ömürleri boyunca bu günahı ödeyemezler. Ailelerine de en büyük günahı bırakıp onların da sürüm sürüm sürünmelerine sebep olurlar.
Milli takımın İspanya’ya yenilmesinin sebebi, bence kaleci Uğurcan’ın hatalı gol yemesidir. Bu durum takımın moralini bozdu. Türkiye deplasmanda kalede Uğurcan olmazsa İspanya’yı yenebilir. Bu gençler ihanete uğramazlarsa, Avrupa Şampiyonası’ndaki Hollanda maçında olduğu gibi Dünya Kupası’nda da final oynayabilirler. Montella, spor yazarı veya yorumcusu geçinenlerin etkisinde kalmadan, 14 gol yiyen Uğurcan’ı İspanya maçında dinlendirmelidir. Türk Milli Futbol Takımı’nın hâlâ birinci olma şansı var ve bana göre birinci olacaktır.
Fenerbahçe futbol takımı bu muhteşem kadroya rağmen futbol oynamıyor. Trabzonspor’da Şenol Güneş varken takım oynamıyordu, Fatih Tekke geldi, sorun bitti. Beşiktaş’ta Sergen Yalçın gelince sorun bitti. Üç sene önce de Galatasaray’da Okan Buruk, “Takıma müdahale edenler var.” dedi, sorun bitti.
Fenerbahçe’de teknik direktörün gitmesini isteyen birileri takımı oynatmıyor. Spor yorumcuları da bunu görmüyor. Fenerbahçe’yi sabote ediyorlar. Ben Sayın Ali Koç’a defalarca yazdım: “Bir insana kötülük en yakınından gelir.” dedim. Haklı çıktım.
Şimdi Sadettin Saran çok akıllı bir hamleyle önce Fenerbahçe’ye ihanet edenleri tasfiye edeceğini söyledi. Eğer sözünde durur ve temizlik yaparsa, Türk futboluna da en büyük hizmeti yapmış olur. Aksi takdirde takım, yan pas ve geri pasla ilk beşe girerse başarı sayılır. Oysa bu takım oynarsa Avrupa Şampiyonu olabilir. Çünkü elinde bu potansiyele sahip bir kadro var.
Futbolcular, oynuyormuş gibi yaparak Ali Koç’u gönderdiler. Takımı sabote edenler kazandı.