Son günlerde ülkenin dört bir yanında konuşulan bir konu var: Sahte diplomalar. Kimileri hiç üniversiteye gitmeden mezun olmuş gibi gösterilmiş, kimileri diplomayı almış ama nasıl almış, belli değil. İddialar ciddi. Sosyal medyada da herkes aynı soruyu soruyor: “Biz bu kadar yıl boşuna mı okuduk?”
Kimi isimlerin, büyük görevlerde bulunan kişilerin, diplomaları mercek altına alınmış durumda. Elbette bu işin doğrusunu mahkemeler söyleyecek. Ama mesele sadece tek tek kişileri ilgilendirmiyor. Mesele büyük: Adalet duygusu zedeleniyor, insanlar yıllarca verdikleri emeğin değersizleştirildiğini düşünüyor.
Düşünsenize, biri sınavlara girip sabahlara kadar çalışıyor, yıllarca üniversite okuyor, diploma alıyor. Öte yandan başkası, torpille ya da sahte belgelerle aynı haklara sahip oluyorsa bu, milyonlarca gencin emeğine büyük bir haksızlık değil mi?
Yasalar ne diyor? Sahte belge düzenlemek, kullanmak suç. Ama kimin gerçekten suçlu olduğunu elbette yargı ortaya koyar. Yine de bu olaylar, devletin kurumlarına güveni sarsıyor. O yüzden diplomaların doğruluğunu denetleyen sistemlerin daha sıkı çalışması gerekiyor.
Bu tartışmalar sadece üniversite mezunlarını değil, toplumun tamamını ilgilendiriyor. Çünkü hak edenin değil, arkası sağlam olanın yolunun açıldığı bir düzen, kimseye yarar getirmez.
Şimdi herkesin beklentisi şu: Eğer bir usulsüzlük varsa, kimsenin gözünün yaşına bakılmadan gereği yapılsın. Ama suçsuz olanlara da iftira atılmasın. Çünkü bu ülkenin gençleri, emeğiyle bir yerlere gelmeye çalışan insanları, adaletin terazisine güvenmek istiyor.