Dünya’nın çok farklı yerlerinde yaşayan annelerin, gönül annelerinin, çocukların, gençlerin acıları, korkuları, çığlıkları ve gözyaşları sürüyor.

Çok yerde insanların ve doğada yaşayan canlıların kanları da dökülüyor, ne yazık ki.

Dünya hapishanelerinde, anne, baba, eş, kardeş, evlat diye tanımlayabileceğimiz çok sayıda masum insan yaşamak, sağlıklarını korumak ve boyun eğmeden dimdik ayakta durabilmek mücadelesi veriyor.

Çok sayıda asker, genç, ölmeden ve öldürmeden ülkelerine ve evlerine dönmek hayali ile yaşıyor, yaşamaya çalışıyor, uzak diyarlarda.

Demokrasi ile anılan ülkelerin hapishanelerinde tutulan ve masum olduklarına inanılan insanların anneleri, eşleri, babaları, kardeşleri ağlıyor, gözyaşı döküyor, yetmiyor, çığlık atıyor.

Çekilen acıların, dökülen kanların ve göz yaşlarının gazete ve televizyonlardan sadece bir bölümünü okuyabiliyor, görebiliyor ve duyabiliyoruz. O bir bölüm bile , insan şiddetinin, silahlı veya silahsız olarak vardığı düzeyi göstermesine yetiyor.

Yüz yüze, göz göze iletişim kurmak, konuşmak ve uzlaşmak varken, savaşmak ve çatışmak insan soyuna hiç mi hiç yakışmıyor.

Yazılarımda, ücretsiz dağıttığım kitaplarımda ve gönüllü çalışmalar sırasında yaptığım açıklamalarda dile getirdiğim gibi başta Türkiye’de olmak üzere anneler, kadınlar, sevgi, dostluk ve barıştan yana babalarla, erkeklerle birlikte her yerde yasalara, haklara uygun örgütlenmeli , iletişim ve dayanışma içinde hareket etmelidir. Bu konuda, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve barış örgütleri Dünya’daki anneleri özendirmeli, yüreklendirmeli ve yakınlaştırmalıdır.

Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve barış örgütlerinin, Rusya-Ukrayna Savaşının, İsrail’in Gazze’ye yönelik cinayetlerinin, kıyımlarının, bazı ülkelerdeki silahlı ve kanlı çatışmaların durdurulması ve suçluların uluslararası mahkemelerde yargılanması için çok yetersiz kaldığını üzülerek yineliyorum. İki uluslararası örgüte üye ülkelerin, kan ve göz yaşının sona erdirilmesi ve sorunların yüz yüze ve göz göze iletişim yöntemiyle masalarda çözülmesi için tüm olanaklarını kullanacaklarına, Ukrayna’ya ve İsrail’e silah ve para yardımında bulunmaları, BM ve AB’nin kuruluş amaçları ile çok büyük çelişkilerdir.

Özellikle, yine bazı üye ülkelerin silah üretmeleri, çatışmalar içinde olan ülkelere silah satışı yapmaları, dahası yine kendi insanlarının silah kaçakçılığında bulunmaları önlenmedikçe, önlenemedikçe, farklı bir anlatımla devletlerin ve bireylerin silahsızlanmaları sağlanamadıkça şiddete, savaşlara karşı olan barışçıl anlayışın ortaya çıkardığı Birleşmiş Milletler Örgütünün ve Avrupa Birliği’nin, Dünya’yı kan ve gözyaşından kurtarması beklenemez.

Kadın-erkek insanların, annelerin önderliğinde örgütlenmesi ve dayanışma içinde olması hedefi için Birleşmiş Milletler Örgütü ile Avrupa Birliği’nin mutlaka yeni iletişim yöntemleri bulması gerekiyor.

İnsan şiddetinin, savaşların ve aşırı silahlanmanın önlenebilmesi için iki örgüt, temsilciliklerinin bulunduğu ülkelerde, Hükümetlerle iletişim içinde, iç işlerine müdahale anlamına çekilmeyecek şekilde, gönüllü kuruluşlar ve Hükümet dışı kuruluşlar olarak bilinen demokratik kitle örgütlerinin desteğini alabilir kanısındayım.

Bu yöntem, öncelikle ülkelerde, sonrasında da hızlı bir şekilde uluslararası düzeyde uygulanabilir ve Dünya halklarının çoğunluğu tarafından da mutlaka benimsenir. Birleşmiş Milletler Örgütü ve Avrupa Birliği, annelerin önderliğinde, kadın-erkek birlikteliği, dayanışması konusunda tarihsel ve büyük bir adımı atabilir. İnanın bu adım, İki örgütün kuruluşunda oluşan barış umudu rüzgarından daha büyük etkileri ve olumlu tepkileri üretecektir.

Tehlike ve engel çıkabilir mi? Elbette, hem de BM ve AB içinden ve mutlaka dışından. Anneler ve Gözyaşları ana başlıklı kitabımda belirttiğim gibi BM ve AB, dostluk ve barış kahramanlarının önerileri ve girişimleri sonucunda kurulmuştur.

İki örgütün üyeleri arasında silahlanmayı, silahlı çatışmaları ve silahlı başkaldırıları destekleyenlerin yanında barış ve dostluk kahramanları da bulunuyor. Kahramanları koşullar yaratır, ancak kahramanlık sevgi, akıl, vicdan ve yürek ister.

Haydi, Birleşmiş Milletler Örgütü ve Avrupa Birliği’ndeki kadın-erkek, melek kişilikli insanlar, kan ve gözyaşı dökülmeyen, annelerin ağlamadığı, acılarla haykırmadığı, çığlık atmadığı, hiçbir ülkede, denizde, okyanusta, dağda, ormanda başka ülkelerin silahlı askerlerinin bulunmadığı, cehenneme değil, cennete dönüştürülmüş bir Dünya, hatta uzay için birlikte ve dayanışma içinde, haydi…