Sevgili okurlarım, Bu hafta sizlerle, birçok ailenin heyecanla, bir o kadar da kaygıyla beklediği bir dönem üzerine konuşmak istiyorum: Liseye ve üniversiteye geçiş sınavları…
Her yıl, binlerce çocuk bu zorlu sürece adım atarken, aslında onların yanında sessiz bir şekilde sınava giren birileri daha var: Anne babalar.
Çocuklarımızın geleceklerine yön verecek bu sınavlar, sadece akademik bilgiyle değil, psikolojik dayanıklılıkla da aşılabiliyor. Bu yüzden sınava hazırlanan bir çocuğun yanında olmak; sadece ona çalışma ortamı sunmak değil, aynı zamanda onun en büyük duygusal destekçisi olabilmek anlamına geliyor.
Bir düşünün… Henüz 13-14 yaşında bir çocuğun önüne “geleceğini belirleyecek” bir sınav konuyor. Ya da 17-18 yaşında bir genç, yıllarca hayalini kurduğu meslek için birkaç saatlik bir sınavla değerlendiriliyor. Bu ne kadar adil, tartışılır… Ama gerçek şu ki; bu çocuklar, büyümeye çalışırken, aynı zamanda geleceğe dair çok ağır sorumluluklar taşıyorlar.
İşte tam da bu yüzden, çocuklarımızı sadece sınavlara değil, hayata hazırlamak zorundayız. Çünkü bu bir maraton ve bu maratonda onların en büyük gücü biz olabiliriz.
Değerli anne babalar, bu süreçte üzerimize düşen ilk ve en önemli görev, çocuklarımızın duygusal yükünü hafifletmektir. Onlara sürekli “çalış, başaramazsan ne olacak?” demek yerine, “sana inanıyorum, elinden geleni yapman yeterli” diyebilmeliyiz. Çünkü başarı sadece puanla ölçülmez; özgüvenle, inançla ve destekle inşa edilir.
Unutmayın, her çocuk farklıdır. Kimisi sessizdir, kimisi içe dönük; kimisi baskıya dayanabilir, kimisi kırılgandır. Bu yüzden kendi hayallerimizi çocuklarımıza yüklemek yerine, onları tanımaya ve anlamaya çalışmalıyız.
“Bak Ayşe’nin oğlu günde 10 saat çalışıyormuş”, “Ali bu sene tıp kazanacakmış sen hâlâ telefonla oynuyorsun”…
Bu cümleler çocukları motive etmez; aksine kendilerini yetersiz, değersiz hissettirir.
Karşılaştırmak, bir çocuğun ruhunda derin yaralar açabilir. Oysa bizim görevimiz yaraları büyütmek değil, sarmaktır.
Her çocuğun gelişim hızı, öğrenme şekli ve kapasitesi farklıdır. Onlardan mucize beklemek yerine, onların en iyisini ortaya çıkaracak ortamı hazırlamak gerekir.
Çocuklarımız bize bakarak dünyayı anlamlandırırlar. Eğer biz onlara güven duyarsak, onlar da kendilerine güven duyarlar.
Bir çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şey, anne babasının gözlerinde kendi potansiyelini görebilmektir.
“Ne olursa olsun yanındayım” cümlesi, binlerce motivasyon kaynağından daha kıymetlidir.
Sınavı kazanmak önemli olabilir ama sevgiyle büyümek, inançla yürümek çok daha değerlidir.
Sınavlar gelip geçer. Puanlar unutulur, okullar değişir… Ama çocuklarınızın bu süreçte sizinle ilgili hatırlayacağı şey, ona nasıl hissettirdiğiniz olacaktır.
Sürekli kaygı içinde bir ebeveyn mi oldunuz?
Yoksa ona değer veren, ona güven aşılayan bir yoldaş mıydınız?
Çocuklar büyürken birçok şey unuturlar, ama duyguları unutmazlar.
Sınavdan çıktığında sarılacak bir omuz, ağladığında anlayacak bir yürek olun.
İnanın bu, başarıdan daha kıymetli bir mirastır.
• Program yapmasına yardımcı olun, ama onun yerine planlamayın. Sorumluluğu öğretin.
• Ders dışı zamanlarında nefes almasına izin verin. Hobiler ve sosyal faaliyetler, zihinsel yorgunluğu azaltır.
• Sağlıklı beslenme ve düzenli uyku, başarı kadar ruh halini de etkiler. Göz ardı etmeyin.
• Evdeki ortamı olabildiğince huzurlu ve destekleyici kılın. Eleştiriden çok teşvik kullanın.
Sevgili anne babalar, çocuklarınızın gözlerinin içine iyi bakın.
Orada bir yarış atı değil, hayalleri olan bir insan var.
O insan, sizin sevginizle büyür, sizin inancınızla güçlenir.
Sınavlar elbet geçer. Ama sınav sürecinde kurulan bağlar, bir ömür sürer.
Onlara sadece sınavı kazanmayı değil, hayatı sevmeyi öğretin.
Ve unutmayın: Çocuklarınızın en büyük başarısı, sizin gözünüzde değerli olmaktır.
Hepinize mutlu hafta sonları diliyorum sağlıkla kalın hoçakalın.....