Sevgili okurlarım,
Her yıl 10-16 Mayıs tarihleri arasın da Engelliler Haftası kutlanır paneller yapılır konuşulur yazılır , çizilir ama bir sonra ki yıl geldiğinde geriye dönüp baktığımızda bir arpa boyu yol gidemediğimiz tespit edilir , sonrasın da sumen altı edilir ve hadi bakalım sil baştan yeniden yazılır, çizilir ve bu hikaye böyle devam eder gider.
Bu hafta, içime dert olan, toplum olarak yıllardır konuşsak da tam olarak anlayamadığımız bir konuyu ele almak istedim. Bir gün sokağa çıktığınızda etrafınıza şöyle dikkatlice bakın. Kaç tekerlekli sandalye görüyorsunuz? Kaç işaret diliyle anlaşmaya çalışan çift? Kaç bastonlu yürüyen birey? Çok değil mi?
Hayır, Az.!!!!!
Az görüyorsunuz çünkü onlar göremediklerimiz arasında. Çünkü biz, engelleri hayatın içinden kaldırmak yerine, insanları hayatın dışına itiyoruz. Türkiye’de engelli olmak, sadece fiziki bir mücadele değil; aynı zamanda bir görünmezlik savaşıdır.
Türkiye’de yaklaşık 10 milyondan fazla engelli birey yaşıyor. Bu insanlar sadece sağlık sorunlarıyla değil, toplumun tutumlarıyla, sistematik engellerle, önyargılarla ve en kötüsü unutulmuşlukla mücadele ediyor.
Bir rampanın olmaması, bir asansörün bozuk olması, bir otobüs şoförünün “zorluk çıkarma” bakışı, iş başvurularında yüzlerine kapanan kapılar… Hepsi birer “duvar.” Bu duvarlar, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsaldır da. Çünkü her engel, bir “sen burada olamazsın” mesajıdır.
Engelli olmak, yalnızca bedensel bir durum değildir; toplumun seni nasıl gördüğüdür aynı zamanda. Ve ne acıdır ki, biz hâlâ engeli bireyde değil, sistemde aramak yerine gözümüzü kaçırmayı tercih ediyoruz.
Engelli bireyler için bir gün değil, her gün mücadele demektir. Kaldırım yüksekliğiyle boğuşmak, bir binaya girebilmek için yardım istemek zorunda kalmak, toplumda var olduğunu ispatlamaya çalışmak...
Her 10-16 Mayıs’da “Engelliler Haftası “ diye afişler asarız, farkındalık videoları paylaşırız. Oysa esas farkındalık, o afişler indirildikten sonra başlar. Gerçek empati, bir gün değil, her gün yaşanır.
Çalışmak mı? Mümkün değil. Sosyalleşmek mi? Hayal…
Birçok engelli birey için eğitim almak hâlâ ulaşılması zor bir hayal. Okulların fiziksel koşulları yetersiz, öğretmenlerin çoğu işaret dili bilmez, müfredat “herkesi” kapsamaz. Çalışma hayatında ise rakamlar çok daha acı verici. İşverenler hâlâ “verimli olmaz” düşüncesiyle başvuruları elerken, kamu istihdamı kotalarla sınırlı kalıyor.
Sosyalleşme? Tekerlekli sandalye ile gidebileceğiniz kaç kafe sayabilirsiniz? Sinema salonları? Parklar? Ya da sadece rahatça dolaşabileceğiniz bir cadde?
Engelli bireylerin yaşadığı en büyük zorluk aslında yalnızlık.
Toplumdan dışlanmak, “acınmak”, “eksik” görülmek… Oysa onlar eksik değil.
Bizim tamamlamamız gereken anlayışlarımız eksik.
Göz hizasında kuramadığımız dostluklar eksik.
Kalbimizden eksik olan şefkat, eksik olan vicdan.
Sevgili dostlar, mesele sandığınızdan çok daha derin. Engelli bireyler bizden bir şey istemiyor aslında:
“Bizi kendiniz gibi görün” diyorlar.
Merhamet değil, fırsat… Acıma değil, adalet… Yardım değil, eşitlik istiyorlar.
Ve biz bunu sağlayana kadar, hiçbir zaman anlamını bulamayacak.
Yarın sabah evinizden çıkarken sadece bir an için düşünün:
Eğer kaldırıma çıkamasaydınız,
Eğer otobüs şoförü sizi almak istemeseydi,
Eğer herkes size acıyarak bakıyor olsaydı…
Hayat nasıl olurdu?
İşte bir engelli birey, her sabah bunu yaşıyor. Her gün, her saat, her dakika…
Engellilik sadece fiziksel değildir.
Bir çocuğun özel öğrenme güçlüğü de bir engeldir.
Bir yaşlının bastonsuz yürüyememesi de…
İşitme kaybı yaşayan bir annenin sessizliğe mahkum kalması da…
Yani aslında hepimiz bir gün o görünmez kalabalığın bir parçası olabiliriz.
Ve bu, bir felaket değil.
Asıl felaket, bu insanları yalnız bırakmak, görmezden gelmektir.
Son sözüm şudur ki!!!!
Unutmayalım, bir şehrin gerçek gelişmişlik düzeyi, kaldırım taşlarından değil; engellilere sunduğu yaşam kalitesinden ölçülür.
Engelsiz bir dünya, hepimiz için daha insani bir dünya demektir.
Bugün değilse ne zaman?
Hepinize mutlu hafta sonları diliyorum engellerin ortadan kalktığı , Empati ve Vicdan’ın hakim olduğu bir hayata merhaba diyebilmek temennisiyle hoşcakalın.
Türkiye’de Engelli Olmak
Burçin Gülbenk
Yorumlar