Yıl sonuna yaklaştıkça, asgari ücretle çalışanların, emeklilerin, memurların maaşlarına ne kadar zam yapılacak merak konusu olmaya devam ediyor.

İş öylesine önemli ki, yurtdışında faaliyet gösteren finans kuruluşları, bankalar bile yaptıkların temasların sonuçlarını açıklamaya başladılar.
Aslında, en doğru bilgiye sahip olanlarda bu çevre kuruluşları oluyor. Ne derlerse, ne tespit ettilerse bire bir aynen çıkıyor. Geçen yıl asgari ücret tahminini tutturan JP Morgan ve Morgan Stanley gibi yabancı kurumlar yüzde 20 ile yüzde 25 arası zam yapılacağını öngörüyorlar.
Asgari ücretin belirlenmesinde birinci derecede etkili olan iki temel kriterimiz var. OVP’de enflasyon tahmini yüzde 28,5, Merkez Bankası tahmini olarak da yüzde 29 tespit edilmişti. Geçmiş yıllardaki asgari ücret artışlarını analiz ettiğimizde yüzde 3 ile yüzde 8 arasında refah payı eklenerek ortaya bir rakam çıkartılıyordu. Yani enflasyon artı refah payı ile belirlenen ücret, asgari ücret olarak açıklanıyor.
Bu durumda ortaya birkaç seçenekli tahmin çıkıyor. Bugün asgari ücret brüt 26 bin beş lira. Neti 22 bin 104 lira oluyor. Mesela OVP’de belirlenen enflasyon oranı olan yüzde 28.5 esas alındığında brüt 33 bin 417 lira, neti de 28 bin 736 lira gibi bir ücret ortaya çıkıyor.
Yüzde 30 oranında bir ücret artışı söz konusu olduğunda brüt 33 bin 807 lira, neti ise 28 bin 736 liralık bir ücret söz konusu olacak.
Olmaz ya, biz oldu sayalım yüzde 35’lik bir artışta ise emekçilerin eline 29 bin 841 lira geçecek. Yüzde 35’in brütü ise 35 bin 107 lira.
Çok daha iyi niyetli düşünelim, yüzde 40 oranında bir artış olması halinde çalışanların eline geçecek net maaş 30 bin 946 lira olacak. Bunun brütü ise 36 bin 407 lira.
Yani vatandaş diliyle, bozdurup bozdurup harcayın.
Elbette ki, yukarıda örneğini verdiğimiz artışların hangisi olursa olsun, bugünkü hayat şartlarında hiçbir geçerliliği olmayacak. Çünkü, çalışanların kayıpları sadece bu seneyle ilgili değil ki. Çalışanlar, uzunca bir süredir hak ettiğini alamıyor. Hak ettiğini alamadığı gibi bir de vergi kaybına uğruyor.
Yıllık geliriniz 158 bin liraya kadar ise vergi oranınız yüzde 15. 330 bin liraya kadar ise 158 bin liralık kısmı için 23 bin 700 lira, üzerindeki tutarlar için yüzde 20 vergi ödemek zorunda kalıyorsunuz. Yıllık geliriniz 800 bin liraya kadar ise 330 bin liralık kısmı için 58 bin 100 lira, üzerindeki tutarlar için yüzde 27 üzerinde vergilendiriliyorsunuz. Yani burada da büyük bir haksızlık söz konusu. Oysa her yıl açıklanan yeniden değerleme oranı baz alınarak gelir vergisi delillendirmesi yapılsaydı, taban 158 bin değil, 400 bin liranın üzerinde bir ücret söz konusu olacaktı.
Asgari ücretin tespiti için ön çalışmalar başladı. Bu yıl, tespit komisyonun da işçi sendikaları olmayacak. Bilindiği gibi onlar, komisyonda işçiler aleyhine bir yapılanma olduğu için bu yıl çalışmalarda yer almayacaklar, Ancak ilk etapta, komisyonun oluşturulması için yapılan çalışmalarda yer alacaklar.
Özetle;
Asgari ücrete ister yüzde 30, isterseniz yüzde 40 zam yapın, hiçbir şartta çalışanlara “oh” dedirtecek bir gelir söz konusu olmayacak. Eylül ayı itibariyle, açlık sınırının 27 bin 970 liraya, yoksulluk sınırı olan gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarının 91 bin 109 liraya ulaştığı bir ortamda yapılacak birkaç bin liralık artış yeterli olmayacak. Kaldı ki, yılın tamamlanmasına daha üç ay varken, yüzde 40 oranında bir artışla 30 bin lira olacak asgari ücret ancak açlık sınırı seviyesinde kalacaktır. Yeni yılla birlikte gelecek zamları, vergileri dikkate almadığımız gerçeğini de bir kenara koyalım.
Asgari ücretliler, emekliler, memurlar, günübirlik geçim derdinde olanları gerçekten zor bir yıl bekliyor. Ülke kaynaklarının, sadece bir avuç insanın elinde tutması, ileride tamiri mümkün olmayacak sıkıntılara da neden olacağını unutmayalım.