Ankara devlet Konservatuvarı Şan-Opera bölümünü kazandığım ilk yıl Turgay Erdener nota(solfej) dersimin hocası oldu. Kendisiyle dört...

Ankara devlet Konservatuvarı Şan-Opera bölümünü kazandığım ilk yıl Turgay Erdener nota(solfej) dersimin hocası oldu. Kendisiyle dört yıl nota dersleri aldım. Sakin ve hoşgörülü haliyle yanında huzur bulursunuz. Ağzından çıkan sözcüklere saygısızlık olmasın diye sesini yükseltmeden nazik bir şekilde bizimle iletişim içinde olur, derslerini bu şekilde tamamlardı.

Azizname oyununun müziklerini ve Afife Jale bale eserini keyifle izleme olanağı buldum. Tiyatro sanatçısı Ferdi Merter’in yazdığı “İstanbulname” müzikali de oynama ve şarkılarını söyleme şansım oldu.

“Afife Jale” balesini izlediğim yıllarda, Türk tiyatrosunun bu unutulmaz kadınının hikayesi beni çok etkilemişti.

Önce hocam Turgay Erdener’den bahsedeyim sonra, Afife Jale bakın nasıl bir hayatın içinde nereden nereye savrulmuş.

Turgay Erdener (1957).

Çok sesli müzikte bestecilik alanında bir “duraklama” devrinden sonra “ilerlemenin başlangıcı”nı oluşturuyor. Erdener’den önceki yaklaşık on yıl içinde doğan müziklerimizden verimli besteci yetişmemiş ya da yetişenler varlıklarını duyuramamışlardır. Bu nedenle Erdener yeni besteci kuşağının öncüsü konumundadır.

Azizi Nesinin eseri Azizname’yle başlayan sahne müzikleriyle dikkati çeken Turgay Erdener’in son yıllarda ilk Türk kadın tiyatro sanatçısı Afife Jale’nin yaşamını konu alan Afife ve Nazım Hikmet’in kadınlarla ilişkilerini konu alan Mavi Gözlü Dev baleleri, İstanbulname müzikali çeşitli kentlerde sıklıkla sahnelenmiştir.

Afife Jale.

1902 yılında İstanbul Kadıköy’de dünyaya gelmiş,24.07.1941, 39 yaşında vefat etmiştir. Afife Jale, Türk tiyatro kadın oyuncusu olarak, tiyatroya olan aşkı ile bir ilki başarmıştır. Babası Hidayet Bey, annesi Methiye hanımdır. Behiye adında bir kız kardeşi ve Salah adında erkek kardeşi vardır. Dr. Sait Paşa’nın torunudur. Maddi imkanları orta halli olan ailesinin ve geçimini babası çalışarak sağlıyordu. Annesi ev hanımıydı. Çocukluk hayallerinde hep tiyatro sanatçısı olmak vardı. Sürekli tiyatro sahnelerini hayal ediyordu.

Afife Jale, İstanbul Kız Sanayi Mektebi’nde okuyordu. Ama onun aklı tiyatrodaydı, Tiyatro sevgisiyle 1918 yılında Türk ve Müslüman kadınlarının sahneye çıkmaları yasak olan bir dönemde Dârülbedâyi’ye (Şehir Tiyatroları) alınmak üzere açılan sınava girmiştir.

Afife Jale, 1928 senesinde ise bir arkadaşıyla Hafız Burhan konserine gitmiştir. Orada sanatçıya tamburuyla eşlik eden Selahattin Pınar ile tanışmıştır. Zaman içinde Selahattin Pınar, Afife Jale’ye deli gibi âşık olmuştur. Selahattin Pınar “Nereden Sevdim O Zalim Kadını ve Huysuz ve Tatlı Kadın” gibi ölümsüz şarkılarını bestelemiştir. Afife Jale ile 1929 yılında dünya evine girmiştir. Fatih Camii’nin karşısında tutukları evlerinde adeta hayatın yorgunluğunu atan çift, güzel ve mutlu günler yaşamaya devam etmiştir. Fakat güzel günler çok da uzun sürmemiştir. Afife Jale, tiyatro olmadan bir hiç olduğunu düşünüyordu. Yaşadığı bu stresli ve bunaltıcı hayat şiddetli baş ağrısına sebep olmuştur. İlaçlar yetersiz gelince, bu ağrıları sadece morfin uyuşturucusuyla dindirmeye çalışmıştır. Suriyeli Eczacı sevgilisinin alıştırdığı bu illetten bir türlü kurtulamamıştır. Bir kere alışmıştı, bırakması ne kadar kolay olabilirdi.

Bir gün Selahattin Pınar eşinin öğlen uykusu için odasına çekildiğini düşündüğü sırada anahtar deliğinden bakmıştır. Afife Jale’nin damarına morfin enjekte ettiğini görmüştür. Selahattin Pınar, bu duruma şahit olduktan sonra çok üzülmüştür. Afife Jale’nin morfini alabilmek için eczacı ile birlikte olması, eşi Selahattin Pınar’ı çok şaşırtmıştır.

Selahattin Pınar eşini hayata döndürmek için çok uzun zaman çabalamıştır. Fakat Afife Jale, günler geçtikçe daha kötüye gitmiştir. Bu durumdan sonra eşine kendisini terk etmesi için yalvarmaya başlayıp, “Selahattin beni terk et, benden sana hiçbir huzur gelmez, kendi hayatına bak!” şeklinde konuşmuştur.

Selahattin Pınar, altı ay sonra eşinden boşanmak zorunda kalmıştır. 1935 yılında yollarını ayırdıktan sonra esas sancılı sürecin içine giren Afife Jale, sokaklarda yatıp aşevlerinde karnını doyurup sefalet içinde yaşamak zorunda kalmıştır.

Son zamanlarını ise Bakırköy Akıl ve Sinir Hastanesi’nde geçiren Afife Jale, 39 yaşındayken 24 Temmuz 1941 yılında bir deri bir kemik aramızdan ayrılmıştır. Hiçbir gazeteye haber olmamıştır. Cenazesine 4 kişiden başka katılan da olmamıştır.

Selahattin Pınar, Afife Jale’nin ölümüyle yıkılmıştır. Daha da içine kapanıp, ardı ardına besteler yapmıştır. “Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım…” Selahattin Pınar, 6 Şubat 1960’ta Todori’nin Meyhanesinde ölene kadar Afife Jale’yi unutamamıştır.

Müslüman kadınların tiyatro oynamasının yasak olduğunu bilmelerine rağmen bazı öğrenci kızlar, Tiyatro Eğitimi almak istemişlerdir.10 Kasım 1918’de, bu kızlardan sadece Refika ve Afife stajyer kadrosuna alınmışlardır. Refika ve Afife haricindekiler yani diğer kızlar daha fazla dayanamamış ve “nasılsa sahneye çıkamayacakları” gerekçesiyle tiyatroyu bırakmışlardır. Çünkü onlar için sadece bir hevesti. Oysaki Afife Jale’nin tiyatroya aşkla ve tutkuyla bağlıydı. Refika ve Afife’de sahneye çıkarılmamışlardı ama 18 Aralık 1918 günü Refika tiyatroda suflör, Afife de “mülazım artistlik” (stajyer oyuncu) kadrolarına alınmışlardır. Afife Jale bir yılı aşkın bir süre boyunca bütün provalara katılarak, kendini sahneye hazırlamıştır. O kadar çok çalışmasına rağmen bir türlü sahneye çıkamamıştır. Diğer yandan Refika, sahne gerisinde görev alan ilk Müslüman Türk kadını olmuştur.

Afife Jale, 1920 yılında Dârülbedâyi, Hüseyin Suat’ın “Yamalar” adlı oyununu Kadıköy’deki Apollon Tiyatrosu’nda (şimdiki Reks Sineması) sahneye taşımıştır. Bu oyunda Emel adlı kızı oynayan Eliza Benemenciyan topluluktan ayrılıp yurt dışına Paris’e gittiği için bu rolü yüklenecek bir bayan sanatçıya ihtiyaç vardı. Bu rol için seçilen Afife, “Jale” takma ismiyle Kadıköy’de Apollon Tiyatrosu’nda sahneye çıkar. O gece tiyatroya gelen zaptiyeler, yöneticilere bir uyarıda bulundularsa da genç sanatçı bir hafta sonra da “Tatlı Sır” ve “Odalık” oyunlarında da polis baskını ile karşılaşır. İçişleri Bakanlığı’nın gönderdiği bir genelgeyle Müslüman kadınların sahneye çıkmaları yasaklanmıştı. Afife Jale, polis tarafından tutuklanmak istenince, arkadaşı tarafından arka bahçeye kaçırılarak polislerin elinden zor kurtulmuştur.

Afife Jale, üçüncü piyesi olan “Odalık” isimli oyunu oynarken, polis yine tiyatroyu baskın yapmıştır. Afife’nin arkadaşları bu kez de makine dairesinden kaçmasına yardımcı olmuşlardır.

Bu zaptiye baskınlarında Afife Jale arkadaşlarınca kaçırılıp kurtulsa da daha sonra sokakta zaptiyelere yakalanarak karakola götürülmüştür. “Dinini, milliyetini unutan sen misin?” diye hırpalanmıştır.

Dahiliye nezareti 4 sayılı bildiriyi Darülbedayi Yönetim Kurulu’na göndermiştir. Bildiride, Müslüman kadınların kesinlikle sahneye çıkamayacakları yazıyordu. Bu bildiri üzerine Afife Jale’nin, Darülbedayi’deki ücretli görevine de son verilmiştir. Artık hayat onun için çok zorlaşmıştı. Güvencesiz ve parasızdı ama tiyatro onun için bir tutkuydu ve gözü başka bir şey görmüyordu.

Daha sonra 1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınına sahneye çıkma yasağını ortadan kaldırmıştır. Artık Afife Jale’nin önünde hiçbir engel kalmamıştır. Özgür bir şekilde oyunculuğunu yapmaya başlamıştır. Turnelere çıkan Afife Jale, birçok tiyatro mekânında rol almıştır. Fakat sanatçı, yaşadığı ağrılar ve acılı günler neticesinde morfin kullandığı için bağımlı hale gelmiştir. Bu alışkanlığı yüzünden tiyatroyu bırakmak zorunda kalmıştır. Yaşamı boyunca hak ettiği değeri görmeyen Afife Jale, çok acı günler geçirmiştir. İlk Türk kadın tiyatro oyuncusudur. Artık biliniyor ki; o, Türk kadınının sahneye çıkması için kendi hayatını feda etmiştir. Toplum tarafından çok sevilen ve değer verilen bir sanatçıdır. Yaşarken görmediği ilgi ve alakayı vefatından sonra görmektedir.

Her yıl “Afife Jale “adına düzenlenen tiyatro ödülü ile yaşatılmaktadır. Afife artık ölümsüzlüğe kavuşmuş nadide insanlarımız arasında yerini almıştır.