Kıratının üzerinde taştan yontulmuş bir heykel gibi mağrur ve muzaffer bir şekilde St. Romanos kapısına doğru atını mahmuzlayan muzaffer padişah, atının gemini dizginledi ve sol elini havaya kaldırarak gerisinde gelen maiyetine doğru iki parmağı ile birinin yanına gelmesini işaret etti. Yağız atını Padişahın yanına süren Zağanos İbrahim Paşa atından indi Yeniçeri Ağası’nın elinden Padişahın kıratının yularını aldı ve sıkı sıkı tutup başını öne eğdi. Mağrur padişah atından indi dört beş adım attı ve St. Romanos Kapısı’nın önünde secdeye kapanarak toprağı öptü ve bir avuç toprağı sıkıca avuçlayarak secdeden kalktı. Kentin kapısından daha içeri girmeden: ‘’ bu kenti Kostantini’ye bundan böyle bir OSMANLI MÜLKÜDÜR ve kentin ahalisi de kullarımız kölelerimizdir’’ dedi ve Zağanos Paşa’nın yularını tutturduğu atına binip St. Romanos Kapısı’ndan Kent’e, elinde sıkılmış toprakla girdi..
Genç İmparator fethettiği Kent’e girmek için maiyetiyle birlikte St. Romanos Kapısı’na doğru at sürerken, bir sohbetlerinde Babası II. Murat’ın: ‘’ Oğul oğul sen bizi bu devlette baş mı sanırsın, biz bu devlette baş değil başa sarığız’’ söylemi kulağında çınlıyor ve arkasında gelen Veziriazamı Çandarlı Halil Bey ve diğer beylerle de hesaplaşma vaktinin geldiğini düşünüyordu.
Haziran 1453 Tarihinde Dıyar-ı Rumun Kayzeri, Anadolu’nun Padişahı ve Osmanlı’nın İmparatoru’nun, eli baltalı, palalı ve eğri kılıçlı Kethudaları gelincik tarlasına dalar gibi Anadolu’ya daldılar ve na kadar Erkan’ı Umumi Türk Bey’i varsa kellesini aldılar. Taaki Adapazar’ından Ahilerin yurdu Angora’ya ve oradan Afyon, Isparta, Aydın ve Çanakkkale’ye kadar nice Köstekli ve Gümüşi Yüzüklü varsa canına kıyıldı. Ne Aydınoğlu, ne Çandarlı,ne Menteşoğlu ne Hamitoğlu ne de Karasi Bey’i sağ bırakılmadı. Kara poşulu Kethudalar emri fermanı yerine getirdiler, Anadolu’yu Erkan-ı Umumi Türkten temizlediler, Edirne’de binlerce Hurif-i Türkü yakıp katlettiler.. St Romanos Kapısı’nda secdeye varırken Genç İmparatorun sıkı sıkı avuçladığı ÖLÜ TOPRAĞINI Anadolu’’yu Türkleştiren insanların üzerine serptiler.
Nihayetinde 1453’ün Haziran ve Temmuz aylarında Padişahla birlikte Osmanlı Devletini yöneten Türkmen Beyleri tarih sahnesinden siliniyor tek ve mutlak yetkili Dıyar-ı Rumun Kayzeri ve Anadolu’nun Padişahı Osmanlı’nın İmparatoru olarak tarih sahnesine çıkıyor, Türk Devleti gidiyor Osmanlı İmparatorluğu geliyordu.
İlk İmparator’un torunu Yavuz Selim 1515’te Doğu Anadoluyu Türkmenlerden temizliyor Mısır’da Memlüklü Türk İmparatorluğu’nu yıkarak 1517’de Halifeliğin Nişanelerini İstanbul’a taşıyıp İmparatorun yanına Halife unvanını da ekleyerek Velayet-i Fakih’i hakim kılıyor mülkünün sınırları içerisinde yaşayan müslüman halkı mutlak KULLAŞTIRIYORDU.
Sultan Selim Oğlu Muhteşem Süleyman’ın ‘’Mollası’’ Ebu Suud Efendi ve Hoca Saadettin, Türkleri ETRAK-I Bİ İDRAK ilan ediyor ve Kendisi Türk olan Muhteşem İmparator da, Hürrem’i ve Annesi de bir Hazar’a Türkü olmasına rağmen bu ETRAK-I Bİ-İDRAK’ın Türklere çok yakıştığını düşünüyordu. Üzerlerinde yaşadıkları toprak OSMANLI MÜLKÜ (MALI) olan ETRAK-I Bİ-İDRAK KUL TÜRK’ÜN üzerine, Fatih’in, ST. Romanos Kapısı’ndan avucuna alıp serptirdiği ölü toprağı, tam 470 yıl hükümranlığını sürdü.
Tarih 16 Mayıs 1919’u gösteriyordu, güneş, İstanbul’un iliklerinden soğuğu yeni yeni almış ve başını batıya doğru henüz eğmişti. Galata Rıhtımı’nda 19 serdengeçti 19 Mayıs’ta Samsun’a varacak bir vapura binme telaşı içindeydiler. 19 Mayısta Samsun’da vapurdan inen bu serdengeçtiler, 22 Haziranda Amasya’da, Amasya Tamimini yayınlayacak ve 4 Temmuzda Erzurum’da olacaklardı. Erzurum’da serdengeçtilerden biri olan Sarı Paşa, ‘’İlan’a kadar sır kalacak Müfit, yaz. Kurtuluştan sonra devletin yönetim şekli CUMHURİYET olacaktır.’’470 yıllık ölü toprağı erimeye başlamıştı tarih 23 Temmuz 1919’u göstermekteydi. Sarı Paşa asker elbiselerini gelen ferman üzerine çıkarmak zorunda kalmış Kuvay-i Milliye’nin Kalpağını ve giysilerini kuşanmış ve Türk Halk Kurtuluş Hareketini başlatmıştı.
Tarih 4 Eylül 1919’u gösterirken İç Anadolu steplerindeki Sivas Şehri uyanalı epeyce olmuştu. Ahali Mülki İdad-i Binasında toplanmıştı. Kürsüde Sarı Paşa konuşuyordu. 11 Eylül günü son konuşmalar yapıldı ve gelecekteki Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atıldı. 470 yıl önce serpilen ölü toprağı yavaş yavaş yırtılıyordu.
Güz geçmiş kış gelmişti, 27 Aralık 1919’da, 1453’te Ahi yurduna çekilen Erkân-ı Umum-i Türk ve Seymenler, Angora’da KIZILCAGÜN ilan etmişlerdi. Kış günü dağların doruklarında karlar eriyordu. Dikmen sırtlarında Sarı Paşa Tomofobilden indi ve ‘’Ağalar, seymenler niçin buradasınız’’ diye sordu. Yanıt:’’Millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik’’ Sarı Paşa: ‘’Fikrinizde sabit misiniz’’ diye sordu. Yanıt:’’Ant olsun.’’ Dağlarda eriyen karlar sel olmuş akıyor, aralık ayının güneşi Heyet-i Umumiyeyi alev alev yakıyor 470 yıl öncesinin ölü toprağı cana kana geliyordu. Seymenler zor günlerde ilan ettikleri Kızılcagün’de Devlete Baş seçmek için Dikmen Sırtlarında toplanmışlardı.
Nihayet 30 Ağustos’ta ezilen halkların temsilcisi Erkan-ı Umumi Türk Kuvvayi Milliyesi ile emperyalizmin uşakları yüz yüze geldi. Görülmemiş hesaplanmamış cenk oldu, yedi düvelin emperyalistleri dize gelip tarümar oldular.. Ama yenenler, yenilenlere giydirilmiş çaputlarda SİLMEDİLER KILIÇLARININ KANINI Şeyh Bedrettin Destanında olduğu gibi. 470 yıl önce serpilen ölü toprağı yok olup gitmiş, Toprak, üzerine düşen Kan Çiçekleri sayesinde tazelenmiş Vatana filizlenmişti.
Lozan’da, Mağrur Bir Türk Paşası, ben buraya Mudanya’dan geldim ve tapuyu alıp gideceğim. Şu senedi imzalayın diyor ve imzalatıp TAPU’ya dönüştürdüğü senedi alıp Ankara’ya dönüyordu. Sınırları, kandan mürekkeple ile çizilmiş Anadolu ve Trakya Topraklarının TÜRK’ÜN VATAN’I olduğu kabul ettiriliyordu.
Sıra Vatan’ın adını koymaya ve sahibine teslim etmeye gelmişti. Sarı Paşa, Yaveri Müfit’e :‘’Erzurum Defter’ini aç Müfit’’ dedi. Ne demiştik: Vakti ve zamanı geldiğinde Devlet’in adı Türkiye Cumhuriyeti olacaktır ve o Cumhuriyetin sahibi, TÜRK YURTTAŞ’I OLACAKTIR.
29 EKİM 1923, yani YÜZ YIL ÖNCE: MÜLK VATAN’a, KUL YURTTAŞ’A, PADİŞAHLIK CUMHURİYET’E dönüşüyor, mülkün değil VATAN’ın sahibi kulluktan YURTTAŞLIĞA geçen Türk insanı oluyordu.
Kul gitmiş, Mülk gitmiş, Etrak-ı Bi-İdrak Türk Gitmiş, Padişah gitmiş, Yurttaş gelmiş, Vatan gelmiş, Aydın, Vatanının Cumhuriyetin Sahibi Seçip Seçilen Egemen Türk gelmişti.
EŞİ VE BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BU DEVRİMİ BİZ BAŞARDIK 100. YILI KUTLU OLSUN.