Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) son dönem sanayi üretim verisini açıkladı. Buna göre sanayi üretimi Şubat ayında...

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) son dönem sanayi üretim verisini açıkladı. Buna göre sanayi üretimi Şubat ayında yıllık olarak yüzde 8,2 azaldı.

Açıkça belirtmek gerekirse bu düşüş son 3 yılın en büyük düşüşü oldu. Sanayi üretimi şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 6, yıllık bazda ise yüzde 8,2 oranında azaldı. Yıllık düşüş Mayıs 2020’den beri en büyük düşüş olarak kayda geçti. Bu düşüşte büyük bir olasılıkla depremin de etkisi vardır ve lakin bu düşüşü elbette ki sadece ve sadece deprem ile ilişkilendirmek de doğru olmayacaktır.

En nihayetinde depremin etkilediği bölge Türkiye’nin sanayi omurgasında çok ama çok önemli bir yer tutmuyor bu yüzden kayda değer bir düşüş yaratamaz.

Açıkça söylemek gerekirse ben bu düşüşün asli sebebi iktidarın yanlış ekonomi politikaları ve özellikle de absürt kur politikalarıdır diye düşünüyorum.

Malum ekonomi yönetimi enflasyonda ipin ucunu kaçırdı ama kurları sabit tutmak için bir tür örtülü sabit kur rejimi uyguluyor. Memlekette enflasyon çok büyük bir hızla yükseliyor hemen hemen her şeyin fiyatı astronomik bir şekilde yükseliyor ve lakin fiyatı yükselmeyen tek şey dolar ve euro oluyor.

Düşünün bir; et fiyatları yükseliyor, süt fiyatları yükseliyor, peynir yumurta domates ve hıyar fiyatları yükseliyor ama gel gelelim döviz fiyatları bu artışa paralel bir şekilde yükselmiyor bu olacak şey mi?

Elbette olmaz ekonominin doğasına aykırı bir durum bu.

Peki, bu nasıl oluyor?

Aslında bunda şaşıracak bir şey de yok eskiden sabit kur rejimi uygulanırken de enflasyon yaşanır her şeyin fiyatı artar ama kurlar sabit tutulurdu. Sonra bıçak kemiğe dayanır sert bir kur depremi yaşanır, devalüasyon yapılır kurlar bir gecede yüzde 50 yüzde 60 kadar artardı. Bu kur ayarlamasını önceden öğrenen kesimler döviz stoklar bir günde dünya kadar para kazanır deveyi hamuduyla götürürdü.

Hatırlatayım Adnan Menderes iktidarında böyle bir devalüasyon yaşanmış dolar kuru bir anda 2 lira 80 kuruştan 9 liraya fırlamıştı. Bu noktada bile kur serbest piyasada daha da doğrusu o zaman döviz bulundurma yasağı olduğu için karaborsada 1 dolar 20 Türk Lirasına alınıp satılıyordu.

İktidarın kur politikası dalgalı kur rejiminden örtülü sabit kur rejimine geçtiğinden beri kurlar enflasyon artışına göre son derecede yavaş bir hızla artmaktadır. Bu durum ekonomi ve özellikle de reel ekonomi açısından son derecede tehlikeli bir noktaya gelmiştir. Şöyle ki ihracatçılar fiyat tutturamamakta pazar kaybetme riski ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Pazarını kaybetmek istemeyen büyük ihracatçılar satın alma ve üretimlerini başka ülkelere kaydırmakta bu da içeride yerli ve milli üretim gücümüzü çok ciddi tehdit etmektedir.

Fakat tehdidin boyutu sadece bununla da sınırlı değildir bir başka büyük sıkıntı ithal mallar yerli üretime karşı göreceli olarak daha ucuz kalmakta ve en nihayetinde yerli üreticiler üretip satamaz hale gelmektedir.

Böyle bir durumda yerli üreticinin önünde iki seçenek kalmaktadır: Üretici ya dükkânı atölyeyi fabrikayı kapatacak, işçilerini çıkaracak ve üretimi durduracak veyahut da iç pazarda payını kaybetmemek için ithalata başlamak zorunda kalacaktır.

Bu durum yerli üreticiyi de ithalatçıya dönüştürmektedir.

İşte sanayi üretimindeki azalmanın asli sebebi bu yanlış kur ve üretim politikalarıdır. Bu politikalar uygulanmaya devam edilirse Türkiye’nin üretim gücü çökecektir ve çöken bir üretim gücünü yeniden derleyip toplamak çok ama çok zordur.

İktidar bu tehlikenin farkında mı?

Bundan ne yazık ki pek de emin değilim…

Hayali teorilerin peşine takılıp rasyonel akla ve ekonomi bilimine aykırı “faiz sebep enflasyon sonuçtur” gibi iddialarda bulunanların ekonomiyi getirdiği yer ortada bu sistemik bir sorun ve bu kafa ile devam edilirse başkaca da bir sonuç beklenmemelidir.