Türkiye’de ceza hukukunun işleyişini değerlendiren Avukat Umur Yıldırım, suçla mücadelede yaşanan temel problemlerin kanunların yetersizliğinden değil, soruşturma, yargılama ve özellikle infaz aşamalarındaki aksaklıklardan kaynaklandığını vurguladı.
Sonsöz Gazetesi’nden Goncagül Konaş’ın haberine göre; Ceza hukukunun yalnızca suç işlendiğinde devreye giren bir mekanizma olmadığını, aynı zamanda caydırıcı ve önleyici bir işlevi bulunduğunu belirten Yıldırım, mevcut infaz sistemi ve uygulamaların bu işlevi zayıflattığını ifade etti.
“KANUNLAR İYİ AMA İNFAZ SİSTEMİ SORUNLU”
Türkiye’deki ceza kanunlarının büyük ölçüde Avrupa hukuk sistemlerinden alındığını belirten Yıldırım, metinlerin ve ceza miktarlarının genel olarak insan haklarına uygun olduğunu söyledi. Ancak asıl sıkıntının infaz aşamasında yaşandığını dile getiren Yıldırım, “Bizim kanunlarımız kitap üzerinde çok güzel. Ancak infaz aşamasında büyük sorunlar var. Ya infaz edemiyoruz ya da infaz, denetimli serbestlik ve koşullu salıverme gibi uygulamalarla ciddi biçimde kısalıyor.”

“Ceza hukuku suç işlendiğinde devreye giriyor ama bunun bir de önleyici boyutu var” diyen Yıldırım, sürecin soruşturma, kovuşturma, temyiz ve infaz aşamalarından oluştuğunu hatırlattı. Yıldırım, “Karar verilmesi yeterli değil, asıl mesele verilen cezanın infaz edilmesi” ifadelerini kullandı.
Yıldırım, mevcut infaz oranlarına dikkat çekerek, “Genel suçlarda infaz oranı neredeyse 1/2. On yıl ceza alan bir kişi fiilen dört yıl yatıyor. Bu durum toplumda ciddi bir cezasızlık algısı yaratıyor.” dedi.
“SUÇLU İÇİN ÖNEMLİ OLAN ALDIĞI CEZA DEĞİL, NE KADAR YATACAĞI”
Ceza sisteminde caydırıcılığın zayıfladığını ifade eden Yıldırım, “Suçlu için önemli olan aldığı ceza değil, ne kadar süre cezaevinde kalacağıdır” değerlendirmesinde bulundu. Yıldırım, “Aldığı cezayı içeride geçirmediği sürece, cezanın onun açısından hiçbir anlamı olmuyor.” diye konuştu.
“GEÇ GELEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR”
Yargılamadaki gecikmelere de dikkat çeken Yıldırım, savcılık aşamasında delillerin zamanında ve eksiksiz toplanmadığını savundu. “Geç gelen adalet, adalet değildir.” diyen Yıldırım, “Süreç uzadıkça insanlar yıpranıyor ve tatmin edici bir adalet duygusu oluşmuyor.” ifadelerini kullandı.
KAPKAÇ ÖRNEĞİ: CEZA ARTINCA SUÇ AZALDI
Cezaların caydırıcılığına ilişkin somut bir örnek veren Yıldırım, 2000’li yılların başındaki kapkaç olaylarını hatırlattı. O dönem kapkaç suçlarının genellikle hırsızlık kapsamında değerlendirildiğini söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti: “Kapkaç eylemleri yağma suçu kapsamına alındı ve cezası 5 ila 10 yıl arasına çıkarıldı. Bir anda bu suç neredeyse tamamen ortadan kalktı. Toplum aynı toplumdu, sadece suçun nitelendirilmesi değişti.”
Haberin daha geniş ve detaylı halini Sonsöz Gazetesi’nde okuyabilirsiniz.




