Gün boyunca birçok insanla iletişim kuruyoruz; kimi zaman samimi bir sohbet, kimi zaman yüzeysel bir selamlaşma...
Ama en çok konuştuğumuz kişi aslında kendimiziz.
Sessizce, çoğu zaman farkına bile varmadan içimizde sürekli bir ses konuşur durur.
O iç sesin ne dediği ise ruh halini, davranışları ve hatta hayata bakış açısını şekillendirmektedir.
Bazıların içindeki ses destekleyicidir; cesaret verir, sakinleştirir.
Kimisininki ise acımasızca bir yargıç gibi durmadan eleştirir, küçümser ve korkutur.
İşin ilginç yanı bu iç konuşmaların psikolojik denge üzerindeki etkisi, dış dünyadaki birçok etkenden daha belirleyici olabilmektedir.
Psikolojide kişinin kendiyle yaptığı bu sessiz konuşmaların, yani iç diyalogların, zihinsel sağlığı büyük ölçüde etkilediği bilinir.
Kendine karşı anlayışlı, yapıcı ve şefkatli bir tutum benimseyen bireyler zor durumlarda daha sağlıklı başa çıkarken, sürekli kendini yargılayan kişiler çoğu zaman stres, kaygı ve özgüven sorunlarıyla boğuşurlar.
Kimi zaman başarısız olunduğunda ‘’Ben zaten beceremem’’ demek alışkanlık halini alabilir.
Oysa bu cümle, yaşanılan bir olaydan çok kendinize karşı geliştirdiğiniz inancın yansımasıdır.
Bu iç ses çoğunlukla kendi seçtiğiniz bir şey değildir.
Yaşanılan çevre, ailelerden öğrenilenler, öğretmenlerin ya da akrabaların sizlere yönelttiği sözler zamanla içselleşerek sizlerin iç diyaloglarına dönüşür.
Çocuklukta duyulan ‘’Sen zaten dikkatsizsin’’ ya da ‘’Yine mi hata yaptın?’’ gibi ifadeler zamanla içte yer eder ve yetişkinlikte kendinize yönelttiğiniz cümlelere dönüşür.
Bu cümleler bilinçaltında bir yankı gibi kalır ve ne yazık ki sizi olduğunuzdan daha yetersiz hissettirebilir.
Fakat bu noktada güzel haber bu sesin tonunu değiştirmek sizlerin elinde.
Örneğin, hata yaptığınızda ‘’Ben çok başarısızım’’ demek yerine ‘’Bu konuda daha dikkatli olabilirim’’ demek, aynı durumu çok daha onarıcı ve gelişim odaklı bir yaklaşımla ele almanıza yardımcı olur.
Zihinsel esneklik tam da bu noktada devreye girer.
Hayatın doğal akışı içinde hatalar, belirsizlikler ve zorlanmalar kaçınılmazdır.
Ama bu durumlarla nasıl konuşarak başa çıkıldığı, yaşanılan duyguların derinliğini belirler.
Gün sonunda önemli olan içinizdeki sesi bir düşman değil bir yoldaş haline getirebilmektir.
Kendinize yönelttiğiniz cümleleri bir dostunuza söyleyip söyleyemeyeceğinizi düşünmek bu konuda farkındalık kazanmak için iyi bir başlangıç olabilir.
Eğer bir arkadaşınıza sürekli ‘’Yetersizsin, başarısızsın, yine beceremedin’’ deseydiniz, onun kendini nasıl hissedeceğini tahmin edebilirsiniz.
O halde aynı sertliği kendinize neden gösteriyorsunuz?
Belki de en temel iyileşme noktası, kendinize bir parça daha şefkatle yaklaşmakta gizlidir.