Çağdaş zamanlarda ve uygar toplumlarda özel hayatın gizliliği bir temel insan hakkı olarak kabul edilmiş bulunmaktadır ve elbette buna öyle kolay kolay itiraz etmekte mümkün değildir.

Öyle kolayına itiraz etmek elbette mümkün değil amma ve lakin ben bu kavramın sorgulanmadan azade olmasına da karşıyım!

Bu konuya niye geldim diye sorarsanız; bu gün kamu adına karar verme yetkisi ve icraat gücü olan bir takım kişilerin özel hayatları ve kişisel tercihleri ile ilgili konular gündeme geldiğinde birçok kişi ama özel hayatın gizliliği ilkesi var diyerek konunun konuşulmasına, sorgulanmasına itiraz etmektedir.

Sağlıklı bir demokrasi için kamu adına güç kullanan, tercihlerde bulunan ve karar veren insanların karar verme mekanizmalarının toplum yararına çalışması, kamunun ali menfaatlerine aykırı müdahalelerin muhakkak engellenmesi gerekir.

Kamu adına güç kullanan kişilerin iradeleri iki temel yolla etkilenebilir, bunlar:

  1. TEHDİT
  2. RÜŞVET


İnsanların rüşvete direnebilmesi hem daha kolaydır ve hem de rüşvet ilişkisinin tespit edilmesi, sistem ve yasalar aracılığı ile rüşvetin engellenebilmesi daha mümkündür. Fakat iş tehdide gelince hem bunun fark edilmesi çok daha zordur ve hem de engellenebilmesi kolay değildir.

Rüşvet konusu çok konuşulduğu, fazlaca gündemde olduğu için demokrasilerde karar alma mekanizmalarını bu çeşit menfaat tahsisleri ile manipüle edilmesini çok tartışmayacağım bu gün asıl tartışmaya açmak istediğim konu tehdit ve tehdidin kaynağı olarak da özel hayatın gizliliği konusu.

Elbette bir kişi, özellikle de kamu adına karar alıp icraat yapma gücüne haiz bir kişi; vururuz, kırarız, öldürürüz, yakınlarını hedef yaparız gibi bir takım tehditlerle de etki altına alınmak istenebilir. Böyle durumlar suç ve ceza alanına girdiği için hem fark edilmesi ve hem de önlem alınması daha kolay konulardır.

Fakat kamu adına karar alıp icraat yapma gücüne haiz bir kişi içeriği suç ve ceza içermese dahi duyulduğu zaman kamuoyunda rahatsızlık yaratacak ve yahut ailesinde huzursuzluk çıkaracak, yakınları nezdinde küçük düşürecek bir takım eylemlerden dolayı tehdit edilebilir. Bu şekilde kişi birilerine paçayı kaptırır ve tehdit edilir ya da şantaja maruz kalırsa bunun tespit edilmesi de önlenmesi de çok zor olur.

Bu şekilde kontrolü ele geçiren kişiler kişiyi kuklaya çevirip diledikleri gibi yönlendirip diledikleri kararları aldırabilir.

Ülkemizde geçmişte yaşanan kaset skandallarını hatırlarsanız birçok MHP üst düzey yetkilisinin ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın uygunsuz görüntüleri internete düşmüş kamuoyunda patlayan bu skandal yüzünden bu kişiler görevlerinden istifa etmek, koltuklarından kalkmak zorunda kalmışlardı.

Peki, siz merak etmiyor musunuz? Bu kişiler istifa etmek zorunda kalana kadar acaba hangi tehditlerle, hangi kararları almak zorunda kaldılar ve nelere imza attılar?

İşte tam da bu yüzden kamu adına yetki kullanan, karar alan, imza atan kişilerin özel hayatı diye bir alan olamaz, olmamalıdır.

Tamam, yaptıkları suç kapsamına girmeyebilir, bir ceza almaları da gerekmeyebilir ve lakin öğrenilmesinden korkacakları bu tip bir eylemleri varsa bu eylemleri öğrenen kişiler kamu görevlisini kolayca kontrolü altına alabilir.

Bu noktada özellikle istihbarat örgütlerinin tasarlayarak, planlı, programlı bir şekilde kumpasalar kurabileceği bu şekilde bir devlet adına başka bir devletin kamu görevlilerini yönlendirebileceği de gözlerden ırak tutulmamalıdır.

İşte basın bu noktada demokrasinin emniyet supabı vazifesini görür; içeriği suç olup polisin yargının görev alanına girmediği halde kişinin özel hayatı üzerinden tehdit edilmesini kişinin özel hayatını deşifre edip kamuoyuna ifşa ederek önleyebilir.

Bu kişinin özel hayatının gizliliği ilkesini ihlal ediyor gibi görünse dahi kamunun ali menfaatlerini koruyacak bir işlev olur.