Gerçeğin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.

Demokrasiyi ayakta tutan üç ana güç vardır: Yasama, kanunları yapan Meclis; Yürütme, bu kanunları uygulayan Hükümet; ve Yargı, hukuku koruyan mahkemeler.

Ancak bunlara ek olarak, basın ve medya “dördüncü güç” olarak halkın gözü ve kulağıdır. Basın, doğruyu halka ulaştırır, iktidarı denetler ve demokrasinin sağlıklı işlemesini sağlar. Halkın bilgilenme hakkı ve özgür basın olmadan demokrasi eksik kalır. Basın, demokrasinin dördüncü gücü, halkın vicdanıdır. Bilgi, şeffaflık ve hesap verebilirlik demektir; susturulması ise demokrasinin kalbine saplanan bir hançer gibidir.

Bugün Türkiye’de yaşananlar, bu vicdanı susturmaya yönelik karanlık bir müdahalenin somut örneğidir. TELE1’e atanan kayyım, yalnızca bir kanalın mikrofonunu kapatmadı; Ana Haber bültenleri durduruldu, YouTube kanalı kapatıldı, belgesel ve tartışma programlarının yayını kesildi. Bu, milyonlarca yurttaşın gerçeğe erişme, sorgulama ve öğrenme hakkına doğrudan saldırıdır.

Demokrasinin nefes alamadığı, hakikatin sustuğu bir ülkede; sessizlik artık bir tercih değil, bir teslimiyet biçimidir.

Mikrofonları koparsanız da sesimiz kesilmez. Televizyon akışı durabilir, programlar engellenebilir, belgeseller kaldırılabilir. Ama halkın gözünde ve vicdanında gerçeğe dair merak, sorgulama ve direnme arayışı asla susturulamaz. Oto-sansürle, korku ve baskıyla hakikati gizlemeye çalışmak, halkın vicdanına işlenmiş bir suçtur. Suskunluk bir çözüm değil; boyun eğmek, baskının ortaklığına dönüşür.

Kayyımların atanması hukuki açıdan tartışmalı ve çoğu zaman halkın iradesine aykırıdır. Siyasi partilere, belediyelere ve şimdi de basına yapılan müdahaleler, demokrasinin kalbine saplanan hançerlerdir. Bugün halkın hakikat arayışı engelleniyor. Ama gerçeklerin üstü kapatılamaz; doğrular er ya da geç ortaya çıkar ve vicdanlara ulaşır. Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.

Sessiz kalmak suçtur. Oto-sansür yalnızca bir kanalı değil, toplumun bilgiye ve özgürlüğe dair talebini hedef alıyor. Bizler teslim olmayacağız. Bugün sessiz kalırsak yarın hepimiz için kayıp olur. Sesimizi yükseltecek, gerçeği söyleyecek, çoğaltacağız. Basın susturulursa demokrasi ölür; suskunluk egemen olursa adalet kaybolur.

Umudu kaybetmeyelim. TELE1 susturuldu diye umutsuzluğa kapılmayacağız. Mikrofonları koparsanız da vicdanlarımızın sesi kesilemez. Suskunluk suçtur; gerçeğe ulaşma iradesi ise yenilmez. Gerçek her zaman kazanır. Basının susturulması faşizmdir. Halkın gözü, kulağı ve vicdanı her zaman özgürdür. Kayyımın karanlığına teslim olmayacağız. Çünkü özgürlük susmaz; hakikat her zaman yolunu bulur.

SONSÖZ
Halkın sesi, hiçbir kayyımın, hiçbir baskının gölgesinde kaybolamaz. Mikrofonları kesebilir, ekranları karartabilirsiniz; ama vicdanlarımızın, merakımızın ve hakikate olan açlığımızın sesi asla susmaz. Her susturulmak istenen kelime, daha güçlü bir çığlığa dönüşür. Bugün susturuluyor gibi görünenler, yarının özgürlük naralarını hazırlıyor. Çünkü hakikat, korkusuz yüreklerde var olur ve en karanlık günlerde bile ışığını gösterir.

Basın susturulamaz; özgürlük her zaman kazanır.