Çok iyi biliyoruz ki çağdaş ve güçlü bir toplum yaratmanın tek yolu bilim, sanat ve spor eğitiminden geçmektedir…

Ancak ve ancak bilim, sanat ve spor eğitiminde başarılı olan toplumlar diğer ülkeler ile rekabet edebilecek bir üretim gücüne ve dahası halkını bir arada tutabilecek yüksek bir refah seviyesine ulaşabilir. 

Neden derseniz:

Bilim eğitimi; toplumun teknoloji gücünü geliştirir.
Sanat eğitimi; toplumun tasarım gücünü geliştirir.
Spor eğitimi ise; toplumun organize olabilme gücünü geliştirir.

Bu günkü çağdaş üretimde rekabet gücü teknoloji, tasarım ve organize olabilme başarısı ile elde edilebilir.

Çağımızda üretim süreçleri son derecede komplekstir, yoğun bilgi ve beceri içerir, sanırım ne demek istediğimi bir örnekle anlatırsam meramımı daha iyi ifade edebileceğim.

Örneğin otomobil üretimine bakalım bu gün otomobiller birer teknoloji ve tasarım harikası olarak küresel rekabette yarışmaktadır ve ancak bu konuda çok iyi olanlar yüksek katma değerli ürünler üretip pazarlayabilmektedir.

Fakat bu üretim süreçleri sadece teknoloji ve tasarım bilgisi ile ilerlemiyor yanı sıra müthiş kompleks bir organizasyonda gerekiyor. 

On binlerce parça farklı farklı yerlerde üretilip en optimum maliyetle binlerce işçinin çalıştığı fabrikalarda bir araya getiriliyor. Bu üretim süreçleri tam bir takım oyunu herkes kurallara uyacak, son derecede dakik ve disiplinli olacak ki süreç verimli olsun ve aksamasın. Sonuçta bu süreç hemen hemen tamamen insanların organize olma ve takım halinde çalışabilme becerisi ile doğru orantılı olarak verimli ya da verimsiz oluyor. Verimli çalışabilenler rekabette hep bir adım daha önde oluyor. Dahası bu süreç üretim aşaması sonrasında da servis süreçleri ile devam ediyor. Otomotiv sektöründe küresel bir başarı elde edebilmek için bir otomobilin yüzlerce ülkede servisini son derecede dakik ve ciddi bir başarı ile gerçekleştirebilmeniz gerekir ki bu da tam bir takım oyunudur. Düşünün bir; onlarca modelde, binlerce parça mükemmel bir dakiklik ve doğruluk ile servis edilecek. 

İşte bunların hepsi bir takım oyununu ve kompleks organizasyonlar kurabilme, bu tip organizasyonlarda çalışma becerisini gerektirir.

İnsanlar ise bu beceriyi ancak ve ancak spor eğitimi ile küçük yaşlarda kazanabilir.

Bana sorarsanız 20 küsur yıllık AKP iktidarının en çok zarar verdiği alan eğitimdir. AKP kafası bilim, sanat ve spor eğitiminin yerine dini ve ideoloji bir eğitim koymak istediği için aslında eğitim sisteminin dibine dinamit koymuş ve zaten sorunlu olan eğitim sistemini hepten çökertmiştir.

Ayrıca bu kafa zaten bilim, sanat ve spora düşman, bunları gereksiz ve önemsiz gören Ortadoğulu bir kafadır.

Bu kafanın eğitimden beklediği tek şey otoritesine kolayca ve sorgulamadan biat edecek, dindar ve kindar nesiller yetiştirebilmektir, politikalarını da bu yönde uygulamaktadırlar.

Sonuç olarak ülkede eğitim çökünce bilim, sanat ve spor hayatı da çökmüş bulunmaktadır.

Paris Olimpiyatlarında sadece takke düşmüş kel görünmüş, malum ilan edilmiştir.

Spor çok büyük ölçüde yetenek, çalışma ve azim gerektiren bir alandır. Yetenekli sporcu adayları küçük yaşta keşfedilmeli, yoğun bir eğitimden geçirilmeli ve bu konuda başarılı olmaya azmettirilmelidir. Bunların yerine çocuklara başka başka hedefler konulursa sporcu olabilecek çocuklar daha baştan kaybedilecektir.

Ayrıca sporcu ve spor hocası seçiminde, yetiştirilmesinde ve kaynak aktarımında siyaset, tarikat cemaat bağlantıları değil liyakat ön plana alınmazsa zaten bir başarı elde edilemez.

Paris olimpiyatlarında yaşanan hezimetin arka planında işte bu eğitim ve liyakat sorunu bulunmaktadır.

Bu arada sporda başarısız da sanat ya da bilim de başarılı mıyız? 

Ne yazık ki aynı sonuç orada da görülüyor sonuçta sanat ve bilim dallarında da çağdaş toplumlar ile rekabet edemiyoruz…

Sonuç; ortada komple bir çöküş bulunmaktadır.