Terörün bir bilimsel tanımı vardır. Ülkemizde yanlışa karşı çıkıp doğruyu destekleyenleri de siyasi iktidarı ellerine geçirmiş olanlar hemen terörist ilan ediyor. Genel ve yer seçimlerde terör suçlamalarını kullanıyor. Bir başka deyişle Türkiye’de terör ve terörizm inşaat sektörü, turizm sektörü gibi bir sektör oldu.  Oysa terörizmin bilimsel bir tanımı vardır. Terör “yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş” anlamına geliyor.

Terör ve terörizme karşı yeryüzündeki aklı başındaki devletler ne yapmalıdır? 2001 yılında iktidara gelen AKP’nin 23 yıllık döneminden önceden de sonrasından da Türkiye’de güvenlik güçlerimizden ve halkımızdan binlerce insanımızı şehit verdik. 2024 yılı Ocak ayı içinde Suriye ve Irak’ta yirminin üzerinde şehidimiz oldu. Ne yapmalı? Önce komşu devletlerle ve teröre karşı olan devletlerle sürekli olabilecek barış antlaşması imzalanmalıdır. Terörü sadece PKK ve diğerleri gibi terör örgütleri uygulamaz. ABD’nin başını çektiği birçok devlet de terörizmi uygular ya da Suriye’de olduğu gibi terör örgütlerini destekler. Silah verir ve eğitir.

Bakınız yer gelmişken Mustafa Kemal Paşa bu konuda diyor ki; “Eğer sürekli barış isteniyorsa, insan yığınlarının durumlarını iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır. İnsanlığın tümünün gönenci, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya yurttaşları çekememezlik, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak biçimde eğitilmelidir” Yeri gelmişken teröre ve terörizme karşı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden söz etmek istiyorum.  Bu bildirge 10 Aralık 1948 yılında kabul edilmiş uygarlık tarihinde çok önemli bir dönemeçtir. Henüz üç yaşındaki Birleşmiş Milletler (BM) örgütü, genel kurulda “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”ni (İHEB) Doğu-Batı bloğunun büyük uzlaşması (mülkiyet hakkı ikilemi!) ile benimser.

Temel hedef yeryüzünde kalıcı bir barış, gönenç, uygarlık yaratmaktır. İlk maddesinde çok doğallıkla, tüm insanların özgür doğduklarına (köleliğin reddi!), hak ve özgürlükler bakımından hukuk önünde eşit olduklarına güçlü vurgu yapar.  İnsan Hakları Evresel Bildirgesi’nin kabul edilmesinden bu yana geçen 76 yılda, insan hakları alanında gerek uluslararası gerek ulusal düzeyde bütün olumlu gelişmelerde etkili olmuştur. Bu Bildirge’yi Türkiye, 27 Mayıs 1949 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile resmi Türkçe çevirisini Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
İHEB, insan haklarının evrensel kabul gören ilkelerini belirlemektedir ve insan hakları alanında önemli bir öncü belgedir. İnsanların doğal varlığındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu vurgulamaktadır.

İHEB, insan haklarının, bu haklar temelli hukukun üstünlüğüyle korunmasının önemli, gerekli ve olanaklı olduğunu belirtmektedir.
İşin garip tarafı Birleşmiş Milletler, bu üç çeyrek yüzyılda ne yazık ki pek çok çatışmayı, bölgesel savaşı önleyemedi.
Şu anda Filistin katliamına yapan İsrail’i yargılayan yaptırım organı UAD (Uluslararası Ceza Mahkemesi) etkili olamadı.
Güvenlik Konseyi (BMGK) yaptırımları da etkili olamıyor.  Ne yapmalı? BMGK kurgusunda beş kalıcı üyenin (5Ps) veto yetkisi sorunların başında geliyor. Batı emperyalizmi insan hakları bağlamında çifte standart uyguluyor. Özellikle SSCB’nin çökmesini izleyen son 30 yılda tek kutuplu bir küresel hegemonya dünya yüzündeki halkların boğazına bıçak gibi dayanıyor. Terör ve terörizmden kurtulmak ve mücadele etmek Türkiye’de olduğu gibi her devletin kendisine düşüyor.