Konu tek bir makaleye sığdırılamayacak kadar geniş olduğu için bu makalemi peş peşe yayınlanacak iki bölüme ayırdım her iki makaleyi de okursanız konuya daha net bir şekilde açıklama getirmiş olurum.

Özellikle siyasal İslam'ın rahle-i tedrisinden geçmiş mütedeyyin, muhafazakâr kitleye Mustafa Kemal neciydi diye sorduğunuzda alacağınız cevap çok büyük bir çoğunlukla “batıcıydı” olacaktır.

Sadece mukaddesatçı, muhafazakâr kesim değil halkımızın diğer kesimlerine de sorarsanız Mustafa Kemal'in batıcı olduğuna dair yaygın bir kanaatle karşılaşırsınız.

Batı kavramının içini elbette herkes kendi ideolojisi, inancı, meşrebi ve dünya görüşü üzerinden doldurmakta; batı kavramına olumlu yada olumsuz anlamlar yüklemektedir.

Esasında rasyonel gerçekler, bilimsel veriler ve duru akıl süzgecinden geçirerek Mustafa Kemal batıcı mıydı değil miydi? Sorgulamasını yapan da pek yok, hemen herkes maalesef ezber üzerinden gidiyor ve kulaktan dolma fikirler ile kanaat oluşturuyor.

Bende bir makale ile konuyu tartışmaya açayım ve Mustafa Kemal batıcı mıydı, değil miydi tartışalım istedim.

Yöntem olarak batı ve batıcı nedir, kim bu kelimeye ne anlam yüklüyor o çerçevede değerlendirelim istiyorum.

Eğer batıya yüklediğimiz anlam “batı coğrafyasında bulunan emperyalist gelişmiş sanayi devletleri ve batıcıdan kasıt bunların menfaatlerini korumaya hevesli işbirlikçiler” ise; Trablus’ta batılı emperyalist devlet İtalya, Çanakkale'de batılı emperyalist devletler İngiltere, Fransa ve İtalya, Kafkas cephesinde emperyalist Rusya ile savaşan, önderlik ettiği Milli Kurtuluş Savaşı ile İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan gibi batılı emperyalist işgalci devletlerin elinden bu gün sahibi olduğumuz toprakları çekip alan bir devlet adamına batıcı demenin akla mantığa sığmayacağı aşikâr değil midir?

Lozan’da emperyalist batılı devletler ile çata çat pazarlık edip Türk milletinin ekonomik, siyasi ve askeri bağımsızlığını kazanan Mustafa Kemal'e batıcı demek akıl işi midir?

Yok, eğer batıya yüklediğiniz anlam “batı bir Hristiyan kulübü ve kültürüdür” ise Mustafa Kemal aydınlanmacıdır, aydınlanmacılar Hristiyan dinini kiliseye kapatıp, dini doğma, kurallar ve ruhban sınıfını toplumun karar mekanizmaları dışına çıkaran, laik düzenleri tesis eden devrimcilerdir. Mustafa Kemal'de tam bir aydınlanmacıdır ve iktidara geldiği zaman egemenliğin millete ait olduğu, aklı ve bilimi rehber edinen, laik bir düzen kurmuş, hilafet ve saltanatı da kaldırmıştır. Dolayısı ile bu manada bir batıcılık söz konusu dahi olamaz.

Mustafa Kemal'e batıcı derken “batı bir kültür havuzudur” ve Mustafa Kemal'de bu kültürü savunmuştur demek istiyorsanız hemen söyleyeyim; bir kültürün en önemli unsuru daima dildir. Mustafa Kemal ise çok radikal bir Türkçecidir; Türk dilinin yabancı kültürel etkilerden arındırılması, gelişmesi ve her yerde kullanılması için olağanüstü bir gayret sarf etmiştir.

Türk Dil Kurumunu kurmuş, bu kuruma Türkçenin araştırılması ve geliştirilmesi misyonunu yüklemiştir. Bu kurumun her halükarda faaliyetlerinde devamlılık, özgürlük ve özerklik sağlayabilmek içinde sahip olduğu İş Bankası hisselerinin gelirinin yarısını tahsis etmiştir.

Kültürün doğduğu ana pınar tarihtir, Mustafa Kemal belki de bu topraklarda ilk defa Türk tarihini araştırmış, devlet imkânlarını da seferber ederek araştırtmış; bu pınarın eskiliği ve derinliğini cümle âleme ispatlamış ve bununla da hep övünç duymuştur. Mustafa Kemal bu çerçevede Türk tarihinin araştırılması için Türk Tarih Kurumunu kurmuş, bu kuruma Türk tarihinin her yönü ile araştırılması misyonunu yüklemiştir. Bu kurumun her halükarda faaliyetlerinde devamlılık, özgürlük ve özerklik sağlayabilmek için de sahip olduğu İş Bankası hisselerinin gelirinin diğer yarısını tahsis etmiştir.

Mustafa Kemal Türk uygarlığının bu topraklardaki varlığını Sümer ve Etilere kadar geriye götürerek; biz bu topraklarda işgalci değiliz ev sahibiyiz, dünya uygarlığını kuran kültürüz diyen Türk Tarih Tezini geliştirip, savunmuştur.

Dil ve tarih gibi kültürün iki çok önemli alanında bu kadar özgün, yerli ve milli olan bir insana kültürel açıdan batıcı demek mümkün müdür?