Türkiye’de son beş yılda yaşanan ekonomik gelişmeler, gelir dağılımı ve servet birikimi açısından çarpıcı bir dönüşüm sürecine işaret ediyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) yayımladığı mevduat verileri, yalnızca ekonomik göstergelerin teknik analizinden ibaret değil; aynı zamanda toplumda derinleşen eşitsizliklerin somut kanıtları niteliğinde. Özellikle 1 milyon TL ve üzeri mevduata sahip kişilerin sayısında ve toplam mevduat içindeki paylarında yaşanan büyük artış, Türkiye’de servet dağılımının ne yönde şekillendiğini net bir biçimde ortaya koyuyor.
Bir başka ifadeyle, milyonerlerin servetleri katlanarak artarken, küçük tasarruf sahiplerinin hem toplam mevduattaki hem de sistemdeki yeri giderek küçülüyor. Halkın büyük çoğunluğunu oluşturan orta ve alt gelir grupları adeta görünmez hale geliyor. Bu durum, yalnızca bireylerin gelir durumunu değil, aynı zamanda toplumun geleceğe dair ekonomik güven duygusunu da doğrudan etkiliyor.


KÜÇÜK TASARRUFLAR ERİRKEN ZENGİNLERİN SERVETİ KATLANDI


Verilere göre, 2020 yılının başında 10 bin TL’ye kadar tasarrufu olan bireylerin toplam mevduat içindeki payı %2,81 iken, bu oran 2025 Nisan ayı itibarıyla %0,65’e kadar geriledi. Yani neredeyse beş yıl içinde küçük birikimi olan vatandaşın sistemdeki ağırlığı dörtte bir oranına düştü. Bu, düşük ve orta gelirli bireylerin tasarruf yapma kapasitesinin ciddi şekilde daraldığını gösteriyor.


Öte yandan, aynı zaman diliminde 1 milyon TL ve üzeri mevduata sahip kişilerin toplam içindeki payı %78,6 gibi rekor bir seviyeye ulaştı. Bu tablo, zenginlerin servetini birkaç yılda katladığını, sistemdeki paranın çok büyük kısmının çok küçük bir kesimin elinde toplandığını ortaya koyuyor.
Bu durumun temel nedenleri arasında yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki sert dalgalanmalar, düşük gelirli vatandaşların gelirinin enflasyon karşısında erimesi ve finansal piyasalarda fırsatlara erişimde yaşanan eşitsizlikler öne çıkıyor. Büyük tutarda parası olan bireyler, dövize, faize, altına ya da sermaye piyasalarına kolaylıkla yönelerek kazançlarını büyütürken; küçük tasarruf sahibi sadece geçinmeye çalışıyor.


MEVDUAT GRUPLARINDAKİ DEĞİŞİM UÇURUMU GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR


Mevduat büyüklüklerinde yaşanan artış oranları da bu uçurumu daha net gösteriyor. 2020’den 2025’e kadar olan beş yıllık dönemde:
10 bin TL’ye kadar olan mevduatlarda %94’lük bir artış yaşandı.
10 bin- 50 bin TL arası tasarruflar %133 oranında büyüdü.
50 bin- 250 bin TL arası birikimler %172 oranında arttı.
250 bin- 1 milyon TL arası mevduatlar %504 artarken,
1 milyon TL üzerindeki mevduatlar tam %1.111 oranında büyüdü.
Bu oranlara baktığımızda, alt gruplarda yaşanan artışların bile aslında büyük ölçüde enflasyon kaynaklı olduğunu görüyoruz. Çünkü bu süreçte tüketici enflasyonu da ciddi şekilde artmış durumda. Ancak 1 milyon TL üzeri mevduatlardaki artışın enflasyonun çok üzerinde olması, bu grubun hem reel hem nominal olarak ciddi kazanç sağladığını gösteriyor. Zenginleşmenin daha çok zenginleri kapsadığı bir süreçten söz ediyoruz.


MUDİ SAYILARINDA DA DENGELER DEĞİŞTİ


Sistemdeki hesap sahiplerinin (mudi) sayısındaki değişim de en az tutarlar kadar dikkat çekici. 2020 ile 2025 arasında:
10 bin TL’ye kadar hesabı olan mudi sayısı %62 arttı.
10 bin- 50 bin TL arası hesap sayısı %140 arttı.
50 bin- 250 bin TL arası hesaplar %153 arttı.
250 bin- 1 milyon TL arası mudiler %453 oranında büyüdü.
1 milyon TL ve üzeri mudi sayısı ise tam %970 oranında arttı.
Bu veriler ışığında, sadece servetin değil, servet sahiplerinin de hızla arttığını görüyoruz. 2020 yılında 1 milyon TL ve üzerinde hesabı olan mudiler toplam hesapların yalnızca %0,18’ini oluşturuyordu. 2025 Nisan itibarıyla bu oran %1,09’a çıktı. Görünüşte küçük bir oran gibi dursa da bu grup toplam paranın neredeyse dörtte üçünü elinde tutuyor.


HESAPLARDAKİ ORTALAMA BAKİYE FARKI KORKUTUCU DÜZEYDE


Gelir uçurumu, hesap bakiyelerinin ortalamasına da çok net bir şekilde yansıyor. 10 bin TL’ye kadar olan hesaplarda ortalama mevduat sadece 792 TL. Yani bu hesapların önemli bir kısmı neredeyse sıfıra yakın birikimi olan bireylerden oluşuyor. Buna karşılık, 1 milyon TL üzeri hesapların ortalaması 7 milyon 230 bin 362 TL gibi astronomik bir seviyede. Bu, yaklaşık 9.100 katlık bir fark anlamına geliyor.
Bu fark, sadece zenginle fakir arasındaki servet uçurumunu değil, sistemin hangi kesimi beslediğini de açıkça ortaya koyuyor. Bankacılık sistemi, mevduat faizinden döviz tevdiat hesaplarına, yatırım fonlarından özel bankacılık hizmetlerine kadar tüm olanaklarını yüksek tutarlı müşteri lehine şekillendiriyor.


GÖRÜNÜM NEYİ ANLATIYOR?


Ortaya çıkan tablo yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal açıdan da büyük önem taşıyor. Küçük tasarruf sahipleri sistem dışına itilirken, yüksek gelir grupları daha çok kazanan, daha çok büyüyen taraf oluyor. “Mevduatın tabana yayılması”, “tasarruf bilincinin artırılması” gibi hedeflerin altı boş kalırken; pratikte paranın, gücün ve kazancın az sayıda elde yoğunlaştığı bir ekonomi düzeni oluşmuş durumda.
Bu durumun doğrudan sonucu; toplumsal güvenin azalması, sosyal hareketliliğin durması ve gelir adaletine olan inancın zedelenmesidir. Ekonomik politikaların yalnızca makro dengeleri değil, toplumsal dengeleri de gözetmesi şart. Aksi halde, sayısı artan milyonerlerin karşısında, sisteme küsen milyonlar oluşur.