Bakın depremin büyüklüğünü tartışmayacağım, bu depremi dünyadaki veyahut da ülkemizdeki diğer büyük depremler ile de kıyaslamayacağım...

Bakın depremin büyüklüğünü tartışmayacağım, bu depremi dünyadaki veyahut da ülkemizdeki diğer büyük depremler ile de kıyaslamayacağım da…

Depremin olacağı, olunca da büyük olacağı zaten biliniyordu!

Bilinmeyen tek şey sadece tam olarak nerede ve ne zaman olacağıydı…

Lakin hem Marmara ve hem de Doğu Anadolu fayı üzerinde çok büyük bir deprem olacağını sağır sultan bile duymuştu.

Dahası AFAD bile bu konuda bir sürü rapor hazırlamış, bilim insanları bir dolu uyarıda bulunmuştu…

Açıkça söylemek gerekirse bu noktada çıkıp “deprem büyük oldu, bu yüzden yetersiz kaldık” demek beceriksizliğe, liyakatsizliğe ve başarısızlığa kılıf uydurmaya çalışmaktır.

Üstelik deprem nispeten küçük ve daha az yoğun nüfuslu bir bölgede oldu bu bölgedeki yerleşimleri etkiledi, siz birde büyük İstanbul ya da Marmara depremini, orada yaşayan muazzam kalabalık nüfus ve yerleşimleri düşünün.

“Deprem çok büyüktü bırakın Türkiye’yi dünyanın hiçbir ülkesi böyle bir depreme müdahale edemezdi” gerekçesi ise bir safsatadan ve suçluluk telaşı ile sığınılan bir mazeretten ibarettir!

Ben bilim insanıyım rakamlarla konuşurum:

Türkiye’nin nüfusu yaklaşık 85 milyon…

TÜİK verilerine göre Türkiye’de 919 bin 125 iş makinası ve kamyon var!

Yani iş makinası ve kamyon sıkıntısı yok…

Türkiye’nin asker sayısı 350 bin kişi…

Türkiye’nin jandarma sayısı 200 bin kişi…

Üstelik askeriyenin elinde savaşa hazırlık olarak bulundurulan ağır iş makinaları, jeneratörler, kamyonlar ve tank vb. ağır iş makinaları taşımaya elverişli bir sürü araç gereç, malzeme, ekipman da var üstelik…

Bunun yanı sıra AFAD ve Kızılay gibi deprem ve benzeri afetlere müdahale etmekle görevli kamusal kuruluşlar var. Nerede bunların deprem stokları?

Gönüllü Sivil Toplum Kuruluşlarının ise muazzam bir gücü olduğunu bu depremde de gördük.

Sözün özü bir deprem sonrasında müdahale, arama kurtarma için gerekli nüfus ve araç gereç parkımız fazlasıyla mevcut. Bu noktada bir sıkıntı yok.

Yıkılan bina sayısı ise 7 ile 10 bin arasında değişiyor.

Bu nüfus, bu kurumsal yapı ve makine parkı ile her bir binaya yeterince iş makinası ve arama kurtarma ekibi nasıl ulaştırılamaz?

Bir deprem ülkesi olan ve her an çok büyük bir deprem beklenen ülkemizde niye ciddi bir ön hazırlık yok?

Niye böyle bir hazırlık, plan program ve harekât planı yapılmamış?

Bu depremde de görüldüğü gibi mevcut olmayan tek şey önceden hazırlık yapmak, zamanı gelince hızla organize olup harekete geçmek ve eşgüdümlü bir şekilde müdahale etmek.

Birde elbette arama kurtarma konusunda eğitimli insan gücü eksiği açığa çıktı.

Depremlerde ilk 24 saat çok önemlidir, sonra ikinci ve üçüncü 24 saatte benzer bir önem taşır yani her ne yapman gerekiyorsa sadece ve sadece 72 saatin vardır. Bütün önlemler ve harekât planı bu ilk 72 saat dikkate alınarak planlanmalıdır.

Sonrası zaten büyük ölçüde enkaz kaldırmaya girer, mucizeler dışında yaşam kurtarmaya fazlaca faydası olmaz.

Hepimiz izledik Türkiye’de ilk 72 saatte neredeyse devlet ortada yoktu, sadece vatandaş ve yerel yönetimler kendi imkânları ile bir şeyler yapmaya çalıştılar.

O altın kıymetindeki saatler organize olamamak yüzünden heba edildi.

Düşünün bu kadar gün sonra bile hala mucizeler yaşıyor, enkaz altında sağ kalmış depremzedelere ulaşıp kurtarabiliyoruz.

Şu soru zihinlerimizi hep kurcalayacak: Eğer iyi organize olup ilk 72 saati iyi ve akıllıca değerlendirebilseydik daha kaç kişiyi ölüme terk etmez, sağ salim kurtarabilirdik?