İnsan ilişkileri birkaç kelime üzerine kuruludur belki de! Bizim her zaman düşünmediğimiz, düşünemediğimiz, görmediğimiz, göremediğimiz.
İnsan ilişkileri birkaç kelime üzerine kuruludur belki de! Bizim her zaman düşünmediğimiz, düşünemediğimiz, görmediğimiz, göremediğimiz.
Birilerinin bir yerlerde, özdeyiş, aforizma gibi kısa bir iki cümle ile ya da uzunca bir makale ile önümüze çıkardığı, okuduğumuzda ne kadar haklı dediğimiz özlü sözler, düşünceler, nasıl da o an hayata farklı bakmamızı sağlar. Ancak bu tür yazıları okuduğumuzda refleks olarak örnek kötü ise gardımızı alırız, bu ben değilim diye düşünürüz. Peki ya örnek iyi ise…
Duygudaşlık (Empati) sözcüğünü dilimizden hiç düşürmediğimiz halde, hep aklımızı duygularımızı bir yere odaklayıp onalar üzerinden kendimizi hep haklı buluruz. Oysa sağlıklı ilişkiler dolayısıyla da sağlıklı aileler ve toplumlar, eleştiri, özeleştiri mekanizmasının tarafsız işlediği toplumlarda gelişir.
Bizim hayata ve insanlara bakışımız hakkında karşımızdaki insanlara fikir veren davranışlarımızı yönlendiren birkaç sözcük. “Teşekkür ederim, özür dilerim, rica ederim, seni seviyorum, vb.” Ya da tam tersini anlatan davranış ve sözcükler.
Büyüklerimizin yaygın kullandığı bir sözcük hep aklımdadır “el öpme ile dudak aşınmaz”
Hep başkaları bizlere ve toplumda başka insanlara karşı mütevazı olduğu, cömert olduğu, yardımsever olduğu zaman taktir ederiz. Bu davranışlarda bulunanlar alçalmak yerine gönlümüze taht kurarlar, yücelirler. Peki ya tersini yapanlar… İyi işimize gelen örnekleri taktir ederiz de neden biz onlar gibi olmak için çaba harcamayız? Binlerce örnek verilebilir ama iki tane örnek yeterli olur sanırım. Bu toplumda mütevazı denince, Neşet Ertaş, karşılıksız yardım deyince Türkan Saylan’ın ilk akla gelenler arasında olmasının bir nedeni vardır sanırım.
İllaki toplumda herkesin tanıdığı birileri olması gerekmiyor. Hepimizin tanık olduğu yakın komşumuz, arkadaşımız, aile içerisinden birisi, annemiz babamız, kardeşimiz nedenlerini daha yakından tahlil edeceğimiz kişilerdir.
Bu haftaki konuğum, mütevazı kişiliği ile tanıdığım şair dostum, abim, Şair, YAHYA BOZKUŞ
Şair Yahya Bozkuş, 1951 yılında Kırıkkale de dünyaya geldi, İlkokul eğitimini köyünde tamamlamasının ardından, Sarayönü Ziraat Okulu’na devam etti, 1970 yılında Çayırova Ziraat okulundan mezun olduktan sonra gemici olarak iş hayatına başladı.
Şair Yahya Bozkuş, ilk olarak Alexia isimli bir gemide çalışmaya başladı, 1989 yılına kadar da Alman gemilerinde çalıştı. Şair Bozkuş altmış beş ülke ve bu ülkelere bağlı limanları gezdiğinden bir “Dünya Gezgini” sıfatını da hak etmiştir.
Şiir konusunda çok küçük yaşlarda köyündeki büyüklerinin ağıt, ninni ve manilerinden etkilenerek başladığını söyleyen Bozkuş, önceleri şiirlerini hece vezni ile yazmaya başladığını, daha sonra serbest vezinle yazmaya devam ettiğini ifade eden Bozkuş, denizcilik hayatı boyunca denizlerde okyanuslarda ve limanlarda yaşama dair çok ilginç şeyler yaşamış ve bu olaylarında etkisiyle birçok şiir yazmış.
Şair Bozkuş’un “İSTİRİDYE KABUĞUM” adlı ilk ve tek kitabı aşk şiirleri içermektedir.
Sosyal içerikli şiirlerin yer aldığı ikinci kitabının hazır olduğunu ancak Covit 19 salgını nedeniyle ertelemek zorunda kaldığını söyleyen Bozkuş, şiirsiz bir hayatın anlamsızlığını da ifade etti.
Ozan Sinemi’nin 2017 yılında yayına hazırladığı, ozanlar ve şairler antolojisinde ve Baydar Özcan’ın hazırladığı, Bodrum şairler antolojisinde bazı şiirleri yayınlanmıştır…
NE ÇABUK GİTTİN DEME
Bir sabah uyandığında
Yokluğumu hissedersen
Boş bulursan
Başımı koyduğum yastığı
Okşama kumaşını
Üzülürsün
Uyur uyanık ellerin ararsa beni
Yatağında, yanı başında
Boş bir yastık görürse gözlerin
Yokluğumu hisset
Belki alışırsın.
Yüreğin acır, nefesin daralırsa
Mecalin yoksa
Yatağından kalkmaya
Al başını ellerinin arasına
Beni düşün
Yokluğumu hisset, belki alışırsın.
Ne çabuk gittin deme
Öyle gerektiği için gittim
Sana söz vermedim gitmeyeceğim diye
Gideceğimi duyurmadım
Ansızın oldu
Seni öyle koyup gitmek istemedim
Affet beni canımın yarısı
Şimdilik bırakıp gidiyorum sana
Yüreğimin yarısı
Geleceğim mutlaka bahara
Neden gittiğimin sorma gerisi…
Ağustos 1988 Hamburg