Son zamanlarda çarşı, pazar dolaşan herkes meyve sebze fiyatlarının ateş pahası olduğu konusunda hemfikir, fileye üç beş kilo meyve dolduranın cüzdanı boşalıyor.

Son zamanlarda çarşı, pazar dolaşan herkes meyve sebze fiyatlarının ateş pahası olduğu konusunda hemfikir, fileye üç beş kilo meyve dolduranın cüzdanı boşalıyor.

Eskiden lüks meyveler vardı; mesela benim çocukluğumda muz lüks bir meyveydi herkes alamazdı. Okula giderken beslenme çantası götürürdük, o zamanki görgü ve ahlak kuralları çerçevesinde özellikle de fakir aile çocuklarının alamayacağı, imrenerek bakacağı böyle lüks sayılan, pahalı meyveler beslenme çantalarına konmazdı. O zamanlar kimse kimseye “bak, ben ne aldım” diye hava atmaya da kalkmazdı ve bu tip davranışlar çok ama çok ayıplanırdı.

Daha önceler de, Cumhuriyet’in ilk yıllarına gidersek sadece muz değil, portakal ve mandalina bile zor bulunan, lüks sayılan, pahallı meyvelerdi, fakat elma, armut bunlar halkın her kesiminin rahatlıkla ulaşabildiği, ucuz meyveler olarak kolayca bulunuyor ve ucuza alınabiliyordu. Ben hayatım boyunca elma fiyatlarını görünce gözleri yuvasından uğrayan bir müşteri hiç görmemiştim, fakat son zamanlarda bu meyvelerin bile yanına yaklaşılamıyor; elma olmuş 7-8 lira! Ucuza elma var denilince kuyruk oluşuyor, bu memlekette geçmişte yağ, benzin, tüp ve sigara kuyrukları gördük, lakin ilk defa elma ve ekmek kuyrukları görüyoruz. Eskiden lüks meyveler vardı, şimdi ise meyve resmen lüks tüketim oldu.

Fiyatların artışından dolayı esnafın sorumlu tutulması hususuna gelince: Ankara halinde 28 Ocak tarihinde toptan fiyatlar şöyle: Amasya elması 6.5, Starking Elma 5.8, Golden Elma 6 lira, Ayva 6, Ankara Armutu 5, Deveci Armutu 6,5 lira.

İyi bilinen ve yaygın bir market zincirinde ise perakende fiyatlar şu şekilde ilan edilmiş: Deveci Armutu 6,56 lira, Amasya elması 7.46, Starking Elma 5.21, Ayva 6,94 lira. Görüldüğü üzere bu market hal fiyatlarının üzerine çok ciddi bir kar marjı koymamış, hatta nerede ise aldığı fiyata satıyor denilebilir. Görünen o ki parakendecilerin aşırı fiyat artışı yaptığı fahiş kar elde ettiği iddiası pek de gerçeği yansıtmıyor. Sonuçta parakendeci de kira, elektrik, su, ısıtma soğutma ve personel gideri ödüyor. Meyve sebzede fire çoktur, satışa konan ürünün nerede ise yüzde 20’si çürür, ezilir, bozulur satılamaz hale gelir. Toptan alınan ürünün üstüne bu maliyetlerin eklenmesi ise ticari olarak son derecede doğaldır, neticede kim zararına ticaret yapmak ister?

Geçenlerde TESK Başkanı Bendevi Palandöken ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı görüşmeden ilginç bir diyalog basına da yansımıştı. Gıda fırsatçılığı ve fahiş zamlar yapan esnafın engelleneceği söylemi üzerine Palandöken, ”Bunun için, Sayın Cumhurbaşkanım, her dükkana bir kolluk kuvveti koymanız lazım ki bu olsun”demiş. Erdoğan da “Gerekirse onu da yapacağız” ifadesini kullanmış.

Fiyatların böyle arttığı dönemlerde başta politikacılar olmak üzere bir çokları polisiye tedbirler ve cezalar ile fiyatların zapt-u rapt altına alınabileceğini iddia eder.

Sizlerde şahit olmuşsunuzdur kahve muhabbetlerinde hayat pahallılığı, esnafın yaptığı zamlar ve karaborsa gündeme geldiğinde hep birileri kalkar “ibret i alem için sallandıracaksın bunlardan üçünü beşini meydanda, gör bak fiyatlar nasıl düşüyor” diye ahkâm keser.

Mussolininin genel sekreteri kıtlık, hayat pahallılığı ve enflasyon yüzünden halk sokaklara dökülünce danışmanlarına “neden bu fiyatları bir türlü düşüremiyorsunuz, neden yeterince gıda yok” diye çıkışmış, danışmanlar “efendim arz talep kanunu” diye cevap verince, kardeşim peki o zaman hemen pazartesi günü bu arz talep kanununu mülga ilan edip, kaldıralım, sorunu çözelim” demiş…

İşin açığı enflasyon ve fiyatların önlenemez bir biçimde artışı; ülkenin ve ekonominin kötü yönetimi yüzünden ortaya çıkan sorunlardır.

Kötü yönetimi, yönetimsel beceriksizlikleri görmezden gelip, yönetimi düzeltmeden polisiye tedbirler ile fiyatları düzeltmeye kalkarsanız işler daha da kötüye gider, hatta karaborsacılık ortaya çıkar.

Tarımda rasyonel aklı ve bilimsel metodu kullanarak ciddi bir üretim planlaması yapacağınız yerde, çiftçiyi besiciyi ithalat ile terbiye etmeye kalkarsanız zarar edeceğini hesap eden çiftçi, besici üretimden vazgeçer, gider kahvede oturur, çayını yudumlar okeye döner. Üretim olmayınca ithalata devam etmek zorunda kalırsınız ki başka kalemlerden cari fazla vermiyorsanız bu sürdürülebilir bir şey değildir, neticede önce fiyatlar artar, sonra da ürün bulunmaz olur ve gıda maddeleri karaborsaya düşer.

Diğer yandan bir ülkede sadece gıda maddelerinde değil de fiyatlar genel seviyesinde ciddi ve daimi bir yukarı gidiş varsa bu durum arz talep yönlü bir sorun değil, paranın değer kaybından dolayı ortaya çıkan bir sorun olduğunu gösterir.

Paranın değerini korumak ise ekonomi yönetiminin birinci görevidir…

Sonuç olarak ekonomi başta olmak üzere ülkeyi doğru düzgün yönetmeden, fiyatları düşüremezsiniz, demedi demeyin polisiye tedbirler de hiç bir işe yaramaz…