Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın Ankara’nın Elmadağ ilçesinde bulunan Hasanoğlan Köy Enstitüsünün halihazırda ayakta bulunan yapılarının restorasyonuna ve çevre düzenlemesinin yapılmasına yönelik Milli Eğitim Bakanlığına yapmış olduğu başvuruya bakanlık 11 Kasım 2020 tarihinde olumlu yanıt vermişti.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın Ankara’nın Elmadağ ilçesinde bulunan Hasanoğlan Köy Enstitüsünün halihazırda ayakta bulunan yapılarının restorasyonuna ve çevre düzenlemesinin yapılmasına yönelik Milli Eğitim Bakanlığına yapmış olduğu başvuruya bakanlık 11 Kasım 2020 tarihinde olumlu yanıt vermişti.

1941 yılında yapımı tamamlanarak hizmete girmiş bulunan ve kapatıldıktan sonra atıl vaziyette bırakılan ama Ankara Kültür ve Tarihi varlıklarını koruma kurulunun 2011 tarihinde almış olduğu karar uyarınca koruma altına alınmış olan Hasanoğlan Köy Enstitüsünün restore edilip çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete açılacak olması bir çok aydını son derecede mutlu etmişti.

Fakat ne olduysa oldu Milli Eğitim Bakanlığı bu kararından çark ederek Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlığına vermiş olduğu yetkiyi, tam da proje ihalesine çıkılması hazırlığı yapılırken iptal etti…

İptal ederken de ortaya ciddi bir gerekçe koymadı, sadece bu restorasyonu bakanlık olarak biz yapacağız dediler…

İşin açığı ben bu iptale hiç şaşırmadım, beni asıl şaşırtan Milli Eğitim Bakanlığının vermiş olduğu izindi.

Sahip olduğu özel okulda para ile öğrenci okutup, hayattan kopuk ezberci eğitim veren bir bakanın Köy Enstitüleri gibi vatandaşın çocuklarına parasız eğitim, üretimin ve hayatın içinden gerçek bilgi veren, onlara üretmeyi öğreten, sadece üretmeyi de değil bilim, sanat ve spor da öğreten, toplumu çağdaş yaşama yönlendiren bir eğitim sistemine düşman olması işin doğası gereği değil midir?

Köy Enstitüleri aydınlanma felsefesinin ışığında; üreten, bağımsız Türkiye idealine sahip gençler yetiştirmeyi hedeflerken, karanlık lordların hedefi kıblesi 6. Filo olan, gomonizme düşman, Osmanlı’ya hayran dindar ve kindar nesiller yetiştirmek değil miydi?

Emin olunuz ki Türkiye’nin çağdaş uygarlığa giden yoldaki mücadelesine koyulan ilk takoz Köy Enstitülerinin kapatılması olmuştur.

Çağdaşı olan toplumlar ile rekabet edebilecek güçte üretim yapacak bir toplumun, muhakkaktır ki çağdaş üretim bilgisine sahip nitelikli insan gücüne ihtiyacı vardır.

İhtiyaç duyulan bu niteliklere sahip insan gücü ancak ve ancak hedefe yönelmiş, hızlı ve verimli bir eğitim ile yetiştirilebilir.

Böyle bir insan gücünün teknoloji ve tasarım yapabilmesi, iyi organize olarak kalabalık takımlar halinde çalışmayı bilmesi gerekir. Teknoloji yaratabilmek bilimsel, tasarım yapabilmek ise sanat eğitimi ile mümkün olabilir. Spor eğitimi ise insanların takım halinde çalışabilmesinin, kompleks organizasyonlar kurabilmesinin alt yapısını hazırlar. Çağdaş bir üretim toplumu ancak ve ancak bu üç niteliğe sahip insanlar tarafından oluşturulabilir.

Köy Enstitüleri işte bu gerçeğin ve ihtiyacın farkında olan devlet adamları ve eğitimciler tarafından kurulmuş ve hizmete alınmıştı.

Buralardan çok insan yetişti bu insanların arasından bir çok sanatçı ve aydın da çıktı lakin hiç çalan çırpan, yolsuzluğa hırsızlığa bulaşan çıkmadı.

Soğuk savaş yıllarında tamamı ile ABD, NATO ve Gladio güdümüne giren iktidarlar doğal olarak Köy Enstitülerine düşmandı. Onlara aydın, gerçekleri farkında olan, tam bağımsız Türkiye idealini savunan, üretmeyi bilen insanlar gerekmiyordu. Onların ihtiyaç duyduğu mafyatik paramiliter güçler, gladio tetikçileri, gomonizme ölümüne düşman tarikat ve cemaatler ile Amerikan menfaatlerinin sadık bekçileriydi. Bunların üretmesi ya da üretmemesi elbette hiç önemli değildi, nasılsa Sam amcaları onları besliyor; karınlarını tok sırtlarını pek tutuyordu.

Ülkenin feodal güçleri de uyanmış, aydınlanmış bir halkın kendi arkaik iktidar ve çıkarlarına zarar vereceğini biliyordu.

El ele verdiler Köy Enstitülerini kapatıp o muhteşem eğitim sistemini yok ettiler…

Sonuç olarak bugün ürettiğinden fazlasını tüketen, borç içinde debelenen, kapı kapı dolanıp aman bana gene borç verin diye çabalayan tam bağımlı bir Türkiye tablosu ortaya çıktı…

Bu kafanın takipçileri elbette Köy Enstitüsü mucizesini yeni nesillere anlatacak bir girişime izin veremezdi, vermediler de zaten…