SEVGİ GÜLDOĞAN
Kült Kavaklıdere ve Tasarım Araştırmaları Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği etkinlik ile korku sinemasının görsel dili, tasarımın gücüyle yeniden yorumlandı. Etkinlikte, sinema tarihine damgasını vuran korku filmleri ve diziler, jenerik tasarımı, müzik kullanımı ve anlatı estetiği açısından mercek altına alındı.
Etkinlik, korku sinemasının görsel dili ve tasarım unsurlarına odaklandı. Etkinlikte, tasarım akademisyeni Prof. Dr. Çiğdem Demir moderatörlük yaparken, tasarım araştırmacısı Prof Dr. Merve Şıvgın Önsoy konuşmacı olarak yer aldı.
Programda, klasik korku sinemasından modern dizilere kadar geniş bir çerçevede, açılış jenerikleri, görsel anlatı teknikleri ve müzik kullanımı örneklerle sunuldu. Merve Şıvgın, korku sinemasının izleyici üzerindeki etkisini "Korkutmak daha kolaydır, güldürmek daha zordur" sözleriyle vurguladı ve "Gülmek seçici bir eylem; ama korku evrensel bir tepki" diyerek, korkunun tasarım üzerindeki derin etkilerini açıkladı.
SAUL BASS'TAN KYLE COOPER’A: JENERİKTEKİ DEHANIN İZLERİ
Etkinlikte, Alfred Hitchcock’un 1960 yapımı Psycho filminin unutulmaz jeneriği, tasarımcı Saul Bass ve animatör William Hurtz’ün imzasını taşıyan örnek olarak sunuldu. Ayrıca, Cape Fear (1991) filmi, Saul Bass ve Melanie Bass’ın tasarımları ile Elmer Bernstein’ın müzikleri eşliğinde tartışıldı.
KORKU VE ÇOCUK: ANLATININ RAHATSIZ EDİCİ KATMANI
Merve Şıvgın, korku sinemasında çocuk figürünün kullanımına değinerek, "Olmaması gereken yerde olması gereken bir figürle karşılaşırız" diyerek gerilim öğesinin çocuk karakterlerle nasıl derinleştirildiğini anlattı. 1973 yapımı The Exorcist ve 1984 yapımı A Nightmare on Elm Street gibi örneklerle, korkunun nasıl çocuk karakterler üzerinden pekiştirildiği ele alındı.
HER KARE BİRER SANAT ESERİ GİBİ
David Fincher’ın 1995 yapımı Seven filminin açılış jeneriği, tasarımcı Kyle Cooper’ın çalışması olarak öne çıktı. Tasarım Akademisyeni Prof. Dr. Çiğdem Demir, jenerikle ilgili “Sanki her kare kendi başına bir eser gibi” değerlendirmesinde bulundu. Ayrıca, The Walking Dead dizisinin 2010 yapımı açılış jeneriği ve 2018’deki jenerik tasarımı karşılaştırmalı olarak analiz edildi.
"OLMAMASI GEREKEN YERDE OLAN FİGÜR KORKUYU DERİNLEŞTİRİR"
Etkinlikte, korku filmlerinde çocuk karakterlerin kullanımına da dikkat çekildi. Merve Şıvgın, "Olmaması gereken yerde olan bir figür, izleyicide rahatsızlık yaratır. Bu yüzden çocuk karakterler korku sinemasında güçlü bir araçtır" ifadelerini kullandı.
KORKU SİNEMASININ KLASİKLERİ ÜZERİNDEN DERİNLEMESİNE ANALİZLER
Etkinlikte, korku sinemasının en önemli yapımlarının açılış jenerikleri ve görsel tasarımları detaylı bir şekilde incelendi. Alfred Hitchcock’un Psycho (1960) filmiyle başlanan analizde, filmdeki açılış jeneriğinin tasarımı ve Bernard Herrmann’ın müziklerinin film üzerindeki etkisi irdelendi. Tasarımcı Saul Bass'ın minimalist yaklaşımının, gerilim atmosferini nasıl yoğunlaştırdığı anlatıldı. Merve Şıvgın, "Hitchcock, korkuyu izleyiciye hissettirmek için sadece senaryosunu değil, her görsel unsuru tasarımla birleştirerek harika bir iş çıkarmıştır" dedi.
Bir diğer dikkat çekici film ise William Friedkin’in The Exorcist (1973) yapımıydı. Tasarımcı Dan Perri ve müzikleriyle Charles Bernstein, korku sinemasının sembol haline gelmiş unsurlarını bir araya getirerek izleyiciyi derinden etkileyen bir atmosfer yarattı. Çocuk figürlerinin korku filmlerindeki rolü de ele alındı; özellikle masumiyetin ve korkunun birleşimi, izleyiciyi psikolojik olarak nasıl daha derinden etkiler sorusu tartışıldı.
1984 yapımı A Nightmare on Elm Street filminde, Wes Craven'ın gerçek ve rüya arasındaki çizgiyi bulanıklaştıran tasarım dili ve Charles Bernstein’ın rahatsız edici müziklerinin nasıl bir gerilim yarattığı üzerinde duruldu. Jenerikte kullanılan karanlık ve soyut tasarımın, filmdeki korku algısını nasıl pekiştirdiği örneklerle anlatıldı.
Martin Scorsese’nin yönettiği Cape Fear (1991) filmi ise, filmdeki tehditkar atmosferin Saul ve Melanie Bass'ın jenerik tasarımı ve Elmer Bernstein'ın müziğiyle nasıl artırıldığını gözler önüne serdi. Açılış jeneriğindeki öğelerin, filmin genel temasına nasıl güçlü bir başlangıç yaptığı tartışıldı.
David Fincher’ın Seven (1995) filmi, Kyle Cooper’ın tasarımıyla derinlemesine incelendi. Filmde her kare bir sanat eseri gibi, tasarımın ve görsel anlatımın izleyici üzerindeki kalıcı etkileri konuşuldu. "Her jenerik, filme dair bir anlam taşır ve bu anlam, izleyiciyi duygusal olarak hazırlamalıdır" diyen Şıvgın, Seven’ın tasarımını bu açıdan analiz etti.
Son olarak, The Walking Dead dizisinin jenerikleri üzerinde de duruldu. Kyle Cooper’ın başlangıç jeneriği ile Huge Designs’ın ilerleyen sezonlardaki tasarımları, dizinin atmosferinin zaman içinde nasıl evrildiğiyle birlikte değerlendirildi.
Etkinlik, korku sinemasının görsel dilini derinlemesine inceleyen katılımcılara unutulmaz bir deneyim sundu. Merve Şıvgın’ın kapanış konuşmasının ardından etkinlik son buldu.
“MOVİE CAPTİONS”IN ÖNEMİ VE YÖNETMENLERİN İLHAM KAYNAKLARI
Tasarım Akademisyeni Prof. Dr. Merve Şıvgın, "Sondaki 'movie captions'lar da aslında önemli bilgiler sunar. Yönetmenlerin, filmin yapım sürecinde nerelerden beslendiklerini, hangi kitaplardan ve klasiklerden ilham aldıklarını, hangi müzikleri seçtiklerini bilmek, o yönetmenin filmi yaratırken hangi kaynaklardan faydalandığını anlamamıza yardımcı olur. Bu, bizim için her zaman önemli bir referans noktasıdır. O yüzden, film bittiğinde sinema salonlarında -ki sinema salonunda film izleme deneyimi günümüzde giderek azalıyor- ya da evde, ekranı izlemeye devam eden bir kısmımız olur, diğerleri ise hemen kalkar. Ancak bu yazıların izlenmesi, yönetmenin hangi müziklerden ve kaynaklardan ilham aldığını bilmek, filmi değerlendirirken önemli bir referans noktasıdır." dedi.